Bu Blogda Ara

12.4.25

Demokratik, Katılımcı, Şeffaf, Ekolojik, Halkçı Belediyecilikten Kayyum Belediyeciliğine Geçişin Sosyolojisi

 Demokratik, Katılımcı, Şeffaf, Ekolojik, Halkçı Belediyecilikten Kayyum Belediyeciliğine Geçişin Sosyolojisi

Her alanda olduğu gibi yerel yönetimler alanında da 21.yüzyıla baş döndürücü gelişmelerle girildi. Bilgi toplumunun ancak etkin bir iletişim düzeniyle kurulabileceğini bilen toplumlar, yatırımlarını insan, teknoloji ve iletişim üzerinde yoğunlaştırmaktadır.

Yönetişim başta olmak üzere satış, reklamcılık, halkla ilişkiler, pazarlama, iş yönetimi ve personel ilişkileri yöntemleri değişmekte, toplumsal sorumluluk, çevre bilinci gibi yeni yaklaşımlar öne çıkmaktadır.

Toplumun örgütlü dinamikleri, halkla ilişkilenmede önemli bir araçtır. Sosyal medya, basın-yayım, görsel medyanın halka ulaşmada önemli araçlar olduğu bir gerçek. Ancak mevcut iletişim araç-gereçlerin sermaye ve iktidar erkinin yönlendirmesine maruz kaldığı da bir gerçektir. Demokratik, modern, ahlaki-politik toplum inşasında yetersiz kaldıkları her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.

20.yüzyılın Üniter ulus devletlerinin ortaya çıkardığı pratik toplumu kaotik tehlikenin eşiğine götürdüğü genel bir kabuldür. Bu hakikat iyice anlaşılmıştır. Kentlerin adeta bir hastalık mekânına çevrildiği, halka huzur mekânı olmadığı görülmektedir.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik bu anlamda temel bir ihtiyaç üzerine doğdu.

Merkezi idarenin denetimine tabi belediyelerin asırlarca halka açık olması engellenmiştir.21.yüzyılın başlarından itibaren alternatif halkçı belediyecilik şiarıyla yola çıkan Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik inşası tüm engellemelere rağmen inşa sürecini tamamlamak üzereydi.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik, hizmetleri halka anlatmak, halkla birlikte yönetme kültürünü yaratmak, yapılanmaların halk ayağını oluşturmaktan geçer.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilikte öncelikli amaç; Kent halkının gerçekten gereksinimi olan hizmetleri üretmek ve hizmetlerde olası en üst kalite düzeyini gerçekleştirmek, hizmetleri üretirken Belediyenin kaynaklarını çar-çur etmeden, verimlilikle harcamak, halk yararı ve halka saygı ilkelerinden ayrılmadan, insanı ön plana alarak, halka karşı duyarlı, sorumlu ve saygılı bir davranış içinde toplumsal, ekonomik, kültürel, çevresel ve fiziksel nitelikleriyle yaşamaya değer kentlilerin sevdikleri, övündükleri bir kent yaratılması ve bu kentin varlığının sürdürülmesidir.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilikte halk, belediyelerin hizmet götürdüğü ortak ilgi, çıkar ve amaçlar için bir birleriyle etkileşim içinde bulunan topluluktur. Bu açıdan halk, belediyenin hizmet politikalarından etkilenen ve belediyeyi etkileyen ortak çıkarlara sahip topluluktur.

Burada hem Sosyolojik hem Psikolojik olarak halk, çeşitli niteliklere sahip insanlardan oluşan gruplardır. Belediyenin sınırları içerisinde yaşayan bütün insanları kapsar. Bu açıdan belediye hizmet politikalarını üretirken dil, din, etnisite, politik görüş farklılığı gözetmeksizin hizmet politikaları üretmektedir.

Belli bir kesime hizmet eden hizmet politikaları başarısızlığa mahkûmdur. Bu nedenle Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilikte hizmette bütün halkın memnuniyeti esas alınmaktadır. Belediye sadece belediye başkanının mensubu olduğu siyasi partinin seçmenlerinin kurumu değil, Belediye başkanının siyasi partisine oy vermeyenlerin de belediyesidir ve onlarında memnuniyeti demokrasi açısından daha da önemlidir.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilikte sadece insan değil doğadaki bütün varlıklara yönelik hizmet politikaları esas almak toplum açısından daha da önemlidir. Bu yüzden halk kavramı yerine "VARLIK" kavramı esas alınmaktadır.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilikte belediyenin halkla ilişkileri; seçilmişleri ve çalışanları ile belediyenin ilişkide bulunduğu halkın güven ve desteğini sağlamak için önemlidir. Belediyenin halkla ilişkileri belediye ile halk arasında bir uyum ve dengenin sağlanmasına yardımcı olmaktadır.

Belediyelerde demokratik ilkeler çerçevesinde halka ilişkiler yoğunlaştıkça halkın belediyesini sahiplenmesi de artar. Çünkü yöneticisi ve denetleyicisi halk olan belediye hizmet politikalarını gerçekleştirmede zorluklar yaşamaz.

Halk için, halkın istek ve ihtiyaçlarına duyarlı, sorumluluk duygusuyla halkın katılımına ve denetimine açık bir belediyenin halkla bütünleşmesi kaçınılmazdır. Bunun gerçekleşmesinde belediyenin sorumluluğu kadar halka da görevler düşmektedir. Halkın da bu doğrultuda bir çabasının olması gerekir.

Demokratik bir toplumda halkın güvenini ve desteğini almadan hiçbir kurum ayakta duramaz. Belediyeler, halkın gereksinimlerinin, beklenti ve isteklerinin ne olduğunu ondan öğrenmek ve aldıkları bilgilere göre hizmet politikalarını ve uygulamalarını halkın istek ve gereksinimlerine uyarlamak zorundadırlar.

Seçim dönemleri dışında halkın görüşlerinin yerel yönetimlere sağlıklı biçimde yansımasını ve yerel yönetimleri sürekli etkilemesini sağlamak amacıyla katılım, saydamlık, halkın bilgi edinme hakkı gibi konular giderek önem kazanmaktadır.

Kent kaynaklarının Belediye hizmetleri için etkili ve verimli biçimde kullanılması, Kentin bugünü ve yarını ile ilgili önemli kararların, halk yararı ve kentlilerin gereksinimleri doğrultusunda alınması halkla ilişkiler süreci Belediyeler açısından önemli bir süreç içerir.

Kentlileşme bilincinin geliştirilmesi ve Belediyeler ile halk arasında olumlu bağların ve halkın Belediyesi ile Belediyeye destek veren kent kamuoyunun oluşturulması açısından halkla ilişkiler Belediyeler için önem arz etmektedir.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilikte halkla ilişkiler bu çerçevede değerlendirilmekte ve işlevini bu amaç doğrultusunda yerine getirmiştir.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik yapmaya çalışan Belediyeler kayyum politikaları ile sonlandırıldı.

 Kayyum tartışmasının önünü açan gelişme, 674 sayılı KHK ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. ve 57. maddelerine bazı hükümler ve bir geçici madde eklenmesiyle başlamıştır.

674 sayılı KHK’nın 38. maddesine göre, “belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin “terör” veya “terör” örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46‘ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir.

Böylece 674 sayılı KHK’nın 38. maddesince getirilen ek hüküm, belediye başkanının belediye meclisince seçiminin yapılamadığına ve bu doğrultuda 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. maddesi yerine 46. maddesine göre yerine atama yapılmasına karar vermektedir. Bu durumda, 674 sayılı KHK’nın 38. maddesince getirilen ek hükümle “terör” nedeniyle görevden alınma sürecinin ardından yeni belediye başkanı ve meclis üyesi büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından yapılacaktır.

674 sayılı KHK’nın ilgili maddesince görevden alınan belediye başkanlığı, meclis içinden seçim yapılarak oluşturulamayacaktır. Böylece hukuki olmayan bu KHK ile artık belediyeleri halka rağmen ele geçirme yolunuda oluşturdular. Artık halkın büyük bir çoğunlukla oy verdiği temsilcileri istenildiği zaman görevden alınabilecekti.

Kayyumların belediyelere atanması ile birlikte halkın belediyelere olan güvenleri bitti. Halk zorunlu olmadıkça belediyeye gitmemeye başladı. Belediyeye gittiği zaman oluşturulan güvenlik koridorundan geçerken artık belediyenin kendi belediyesi olmadığını anlamaya başladı ve üstü aranmadan, GBT’si yapılmadan kendi kurumuna giremez oldu.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik döneminde belediyelerde olup-biten her şeyden haberdar olan halk, artık etrafı duvarlarla kaplı kendisinin olmayan kendisinden uzak bir belediye ile karşı karşıyadır.

Kendisinin seçtiği temsilcilerin olmadığı, kendisinin tanıdığı ve bildiği çalışanlarının ihraç edildiği, yöneticilerinin büyük bir çoğunluğunun başka illerden ithal edildiği belediye artık onun belediyesi olamazdı. Artık üretilen hizmet onun ihtiyaç duyduğu bir hizmet değildir.

Kent için ayrılan bütçenin çar-çur edildiği her şeyin şeffaf olmadığı bir belediyecilik anlayışı esas alınmakta ve belediyecilik artık yolsuzluklar ile anılan kurumlar olmaya başlandı.

 Demokratik, katılımcı, halkçı belediyecilikte her kuruşun hesabını alabilen halk, Kayyumların kendileri için yaptığı şatafatlı jakuzili odalara, binlerce liranın harcandığı çerez, kadayıf harcamalarına bir tek eleştiri getiremez durumdadır. Eleştirenlerin vatana ihanetle suçlandığı bir ortamda artık Demokratik, katılımcı, şeffaf, halkçı belediyecilikten söz etmek bile suç sayılmaktadır. Nihayetinde bundan dolayı birçok insan yargılanmış ve cezalara da çarptırılmıştır.

KASIM 2016’da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kayyumluğuna atanan Cumali Atilla, 2019 yerel seçimlerinde AKP Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterilmişti.

2019 yılındaki 31 Mart yerel seçimlerinde kayyumdan belediyeyi devralan Dr. Selçuk Mızraklı, makam odasının lüks ve şatafatını paylaşmıştı. Mızraklı “Bakın Bakın! Halkın parası ile kendilerine saraylar yapmışlar... Bütün israf ve şatafatlarını halka tek tek göstereceğiz. Yorum sizin...” demişti.

Kayyumun belediye bütçesinden 1 ton 600 kilogram fıstıklı kadayıf yediğini ve 92 bin liralık hediyelik fincan takımları aldığını söylemişti. Yine kayyumun 2 milyon 127 bin 725 TL harcayarak kendisine lüks bir makam odası yaptırdığı ortaya çıkmıştı.

Sayıştay’ın hazırladığı rapora göre kayyum yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin 2018 yılında yaptığı harcamaların yüzde 43’ünü gizlediği ortaya çıktı. 2019 yılında hazırlanan Sayıştay raporunda kayyum ve 2019 Yerel seçimlerinde AKP Belediye Başkan Adayı olan Kayyumun 876 milyon liralık belediye gideri ‘şüpheli’ bulunmuştu.

Sayıştay’ın sıraladığı muhasebeleştirme usulsüzlüklerin 2019 yılında düzeltilmesiyle Önceki Kayyum döneminde yapılan harcamaların yüzde 77 artarak, 1 milyar 554 milyon 871 bin 511 TL’ye yükseldiği görüldü. Usulsüz işlemlerle 678 milyon 486 bin 133 TL’lik harcama gizlendi.

Oysa Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik döneminde belediye yönetimi her kuruşun hesabını veriyordu. Zaten Sayıştay müfettişleri önceki dönemlerde hesapları sürekli kontrol etmekte ve yapılan teftişlerde kayıt dışı hiçbir hesaba rastlamamaktaydılar. Zaten böyle usulsüzlükler söz konusu olsaydı tutukladıkları belediye başkanlarını öncelikli olarak yolsuzluktan yargılayacaklardı.

Mali tablolar Kayyum ve AKP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kayyum yönetimindeki belediyenin yuttuğu dev bütçeyi gözler önüne serdi.

Kayyum Atilla öncesi Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik döneminde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin yıllara göre giderleri şöyleydi.

  • 2015 yılı: 502 milyon lira,
  • 2016 yılı (Kasım ayında kayyum atandı): 515 milyon lira,

Kayyum Atilla yönetimindeki belediyenin yıllara göre giderleri de şöyleydi.

  • 2017 yılı: 678 milyon lira,
  • 2018 yılı: 1 milyar 554 milyon lira,

Buna göre 2018 yılında yapılan toplam gider ile 2015,2016 ve 2017 yıllarının toplamına yakın oldu. Büyük oranda ihale usulüyle yapılan alımları içeren ‘Mal ve Hizmet Alım Giderleri’ kalemi 2018 yılında ‘şişti. Söz konusu yılda 690 milyon liralık mal ve hizmet alınırken, bu miktar 2017’de yalnızca 293 milyon liraydı. Aynı kalem 2015’te 196 milyon lira, 2016’da 230 milyon lira olarak bildirilmişti.

Personel giderlerinin de 2018’de bir önceki yıla göre ikiye katlandığı görüldü. 2017’de 81 milyon lira olan personel giderleri 2018’de 170 milyon liraya çıktı.

Benzer biçimde Sermaye giderleri kalemindeki artış da dikkat çekti. 2017 yılında 257 milyon lira sermaye gideri görülürken, 2018 yılı içinde bu meblağ 606 milyon liraya çıktı.

Diğer Kayyum belediyelerinde durum bundan farklı değildir. Hatta daha beter olan Belediyeler de vardır. Bunca usulsüzlüklerin üstü kapatılmaya çalışılırken Kayyum atayanlar halkın gözünün içine baka baka “Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik” yaptıklarını haykırmakta ve buna halkın inanmasını beklemektedirler.

Demokratik, katılımcı, şeffaf, ekolojik ve halkçı belediyecilik döneminde her kuruşun hesabını alabilen halk bugün bütün bu yolsuzlukları bilmekte ancak halka demokratik olarak hesabını sorma fırsatı da verilmemektedir.

Halk 2019 seçimlerinde yeniden kendi temsilcilerini büyük bir oy farkıyla seçtiği halde bu belediyelere tekrar kayyum atanmıştır. Yeni gelen Kayyumlar diğerlerini aratır olmuştur. Özellikle Mardin’de yolsuzluklar ve usulsüzlüklerde akıl almaz bir noktaya gelinmiştir.

Halkın büyük bir oy farkıyla seçtiği Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı ise hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar gerekçe gösterilerek, 4 aylık sürede görevden alınmış, tutuklanarak 9 yıl hapis cezası verilmiştir.

2019 ve sonrasında Sayıştay denetimine çok sayıda usulsüzlük takıldı. Belediye, elektrik şirketinden alacaklarını yine tahsil etmedi. Hidrolik kaynaklara dayalı elektrik üretim faaliyetinde bulunanlardan her yıl alınması gereken elektrik üretim lisans harçlarının belediye tarafından takip ve tahsili yapılmadı. Üstelik belediye kentte kaç tane hidroelektrik kaynaklı elektrik üretim tesisinin bulunduğunu dahi bilmiyor.

Yine belediyece enerji dağıtım şirketinin kullanımı için bir dizi tesis yapıldı. Ancak yatırım giderleri enerji dağıtım şirketlerinden talep edilmedi. Denetçiler bu sorunun yıllardır devam ettiğini not düşmüştür.

Sayıştay raporunda tespit edilen bazı usulsüzler şöyle sıralanmıştır.

İlan ve reklam gelirleri tahsil edilmemiş. 2018 yılından beridir bu gelirler tahsil edilmemektedir.

Belediyenin Mal ve Hizmet Alımları Kanunu’na tabi olmasına rağmen yıl içerisinde gıda yardım kolisi, bitki, çiçek ve fidan alımlarının istisna kapsamında olduğu varsayılarak ihalesiz gerçekleştirilmiş. Bu kapsamda gıda yardımı için 10 milyon 220 bin 888 TL, dikimi planlanan 14 kalem çalı ve mevsimlik çiçek alımı işi için 592 bin 700 TL, 4 kalem hercai menekşe mevsimlik çiçek alım işi için ise 560 bin TL harcanmış. Raporda, bu hususların açık ihale usulü kullanılarak alınması gerektiği belirtilmiştir.

2019 yılında ihaleler, kanunda belirtilen sebeplerin oluşmamasına rağmen pazarlık usulü yaygın bir şekilde yapıldı. Doğal afet, salgın hastalık, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması durumunda yapılan 21/b usulü ihale ile ‘mobilya’ alındığı,  iftar verildiği,  görülmüştür.

Bu kapsamda; Vektör kontrolü için araç-cihaz kiralama ve biosidal ilaç alımı işi için 14 milyon 843 bin 680 TL, 21 kalem mobilya malzemesi ve diğer malzeme alım işi için 332 bin 874 TL, 4 merkezde ihtiyaç sahibi vatandaşlara dağıtılmak üzere iftar ve sahur yemeği verilmesi hizmet alımı işi için 1 milyon 430 bin 855 TL, Aktif Yaşam Merkezinde kullanılmak üzere malzeme alımı işi için ise, 1 milyon 250 bin 19 TL harcanmıştır.

Kayyum atamaları bölgede her seferinde tepkiyle karşılanmıştır. Halk "Kayyuma karşı tepkimiz var. Biz seçtiğimiz, irademiz olan şahısları geri istiyoruz, halk olarak kayyuma oyumuzu vermedik, bizim seçtiğim kimse başa gelsin, kayyum geri gitsin" demekte, yaşananların seçilmişlere karşı bir haksızlık olduğunu ifade etmektedir.

Halk, Kayyum kararının halkın iradesini hiçe saymak olduğunu ifade etmektedir. Bundan sonra seçimin bir anlam ve öneminin kalmadığını düşünmektedir. Belediye başkanı işini yapıyordu, halkın içindeydi. Halkın içinde olan birinin görevden alınması aklın durması demek olduğunu düşünmektedir. Halk, bu kararları zulüm ve kendilerine saygısızlık olarak görmektedir.

Kayyum atamaları zaten kırılgan ve sınırlı bir şekilde işleyen seçim mekanizmalarını da anlamsızlaştırmıştır. Demokratik temsil mekanizmaları zayıflayınca, toplumsal aidiyet duygusu da zayıflıyor, halkın talep ve sorunlarını kamu makamlarına iletmek için gerekli iletişim kanalları kopuyor.

Bütün bunlara rağmen halk umudunu yitirmemekte tekrar demokratik olarak temsilcilerini seçeceği ve hesabını soracağı günün gelmesini beklemektedir.

 

KAYNAKÇALAR

1-www.evrensel.net/amp/377350/akp-ve-kayyumdan-alinan-bazi-belediyelerin-borclari-ne-kadar

2-HDP 2016-2019 Kayyım Raporu - https://bit.ly/3iy45Z2

3-https://sahamerkezi.org/dogu-ve-guneydogu-anadolu-bolgesinde-kayyum-atamalarinin-secmen-uzerindeki-etkisi-ile-yerel-yonetimlerden-beklenti-ve-talepleri-olcmeye-iliskin-saha-arastirma-raporu/

4-https://www.indyturk.com/node/62896/haber/diyarbak%C4%B1rl%C4%B1-se%C3%A7menler-madem-kayyum-atanacakt%C4%B1-neden-se%C3%A7im-yap%C4%B1ld%C4%B1

5-https://www.evrensel.net/haber/386197/7-soruda-kayyum-nedir
6-https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-49446987

7-https://www.ttb.org.tr/kutuphane/covid19-rapor_6/covid19-rapor_6_Part11.pdf

8-https://www.birgun.net/haber/halkin-sectigi-belediyelere-kayyum-atanmasina-tepkiler-cig-gibi-darbecilik-265349

9-https://www.emep.org/tr/emegin-cevrenin-ve-kulturun-yasatildigi-kentler-icin-halkci-belediyecilik/

10-Belediyelerde Halkla İlişkiler, Özdemir, Arslan, Sınırsız Yayıncılık,2015 Ankara

                                                             

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder