"Düğün neşesi korna ile
değil, yürekteki sevgiyle duyulur."
Diyarbakır’da
bahar ve yaz aylarının gelmesiyle birlikte düğün sezonu da tüm coşkusuyla
yeniden başladı. Renkli sokaklar, süslenmiş araçlar, halaylar, davullar ve
zurnalar eşliğinde yapılan kutlamalar, kentin kültürel dokusunu yansıtan en
güzel geleneklerden biri. Ailelerin, akrabaların ve dostların bir araya gelerek
sevinçlerini paylaştığı bu özel günler, toplumun birlik ve beraberlik
duygularını da güçlendiriyor.
Ancak ne yazık
ki bu güzel gelenek, zamanla bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmeye
başladı. Özellikle son yıllarda artan düğün konvoyları ve gecenin geç
saatlerine kadar süren kutlamalarda kullanılan yüksek sesli korna ve müzik,
ciddi bir gürültü kirliliğine neden oluyor. Bu durum, sadece bireysel bir
rahatsızlık olarak kalmıyor; aynı zamanda toplum sağlığını ve sosyal uyumu da
tehdit eden bir sorun haline geliyor.
Düğünler,
kuşkusuz ki kültürümüzün en anlamlı ve köklü ritüellerinden biridir. İnsan
hayatındaki en önemli geçiş dönemlerinden biri olan evlilik, toplumsal hafızada
da derin izler bırakır. Ancak bu özel günlerin sevinçle değil, rahatsızlıkla
hatırlanmasına yol açacak uygulamaların yaygınlaşması, geleneklerin özüne zarar
verebilir. Özellikle konvoylar sırasında çalınan korna sesleri, sadece birkaç
dakikalık bir eğlence için çevredeki insanların saatlerce süren rahatsızlığı
anlamına geliyor. Bebeklerin uykusu bölünüyor, yaşlılar tedirgin oluyor, sınava
hazırlanan öğrencilerin dikkatleri dağılıyor ve hastalar için dinlenme imkânı
kalmıyor.
Bir düğün, bir
ailenin hayatındaki en özel gün olabilir; fakat bir şehrin huzurunu bozmaya
sebep olacak şekilde kutlandığında, bu mutluluğun anlamı da tartışmalı hale gelir.
Toplumsal hayatta kişisel özgürlüklerin sınırının, başkasının özgürlüğünün
başladığı yerde bittiği gerçeği unutulmamalıdır.
Uzun süreli ve
yoğun gürültüye maruz kalmak, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da açıkça
belirtildiği üzere, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Uyku bozuklukları,
stres, anksiyete, hipertansiyon ve kalp-damar hastalıkları bu sorunların
başında gelir. Üstelik gürültü, fiziksel etkilerin yanı sıra psikolojik
gerginlik ve toplumsal huzursuzluğa da zemin hazırlar. Özellikle Diyarbakır
gibi büyük ve kalabalık bir şehirde, gürültü kirliliği sorununa kayıtsız
kalmak, ileride daha ciddi sosyal problemlere neden olabilir.
Bu sorunun
çözümü, ne yasaklarda ne de cezai yaptırımlarda gizlidir. Gerçek çözüm,
toplumsal bilinçte ve ortak duyarlılıkta yatar. Düğün sahipleri ve
organizatörler, kutlamalarını çevreye zarar vermeyecek şekilde planlayabilir.
Özellikle araç konvoylarında gereksiz korna çalmak yerine, daha sembolik ve
sessiz kutlama biçimleri tercih edilebilir. Düğün salonları, ses yalıtımı
konusunda denetlenmeli ve belirli saatlerden sonra yüksek sesli müziğe
sınırlamalar getirilmelidir. Mahalle aralarında yapılan düğünlerde ise
belediyelerin belirlediği saat ve desibel sınırlarına uyulması sağlanmalıdır.
Yerel
yönetimler, zabıta ekipleri ve emniyet birimleri bu konuda daha aktif rol
almalı; gece geç saatlerde yapılan yüksek sesli kutlamalara müdahale etmeli ve
halkın huzurunu koruyacak şekilde uygulamalar geliştirmelidir. Aynı zamanda,
medya ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gürültü kirliliği konusunda
kamuoyu bilinçlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır
ki, toplumsal yaşam empati ile güzelleşir. Kendi mutluluğumuz kadar
başkalarının huzurunu da düşünmek, bize hem insan olmanın hem de medeniyetin en
temel değerlerini hatırlatır. Düğünlerde coşku elbette olmalı, mutluluk elbette
paylaşılmalı. Ama bu coşkuyu başkasının uykusuna, sağlığına ya da huzuruna
zarar verecek şekilde yaşamak, geleneklerimize değil, sadece bireysel
düşüncesizliğimize hizmet eder.
Diyarbakır’ın
neşeli düğün geleneği, sokakları inletmekle değil, gönülleri fethetmekle
hatırlanmalıdır.
Çünkü
sevgi, sesin en güzelidir.
Ve
unutmayalım:
Bir
şehrin güzelliği sadece geleneklerinde değil, o gelenekleri yaşatırken
gösterdiğimiz duyarlılıkta gizlidir.
Daha
huzurlu, daha duyarlı bir Diyarbakır için hep birlikte adım atmak mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder