Bu Blogda Ara

12.4.25

Eğitimde Eşitsizliğin Gizli Sebebi: Yetersiz Beslenme ve Toplumsal Etkileri


"Bilgiye ulaşmanın yolu, önce bedenin ihtiyaçlarını karşılamaktan geçer."

Türkiye'de yapılan araştırmalar, her üç öğrenciden birinin kahvaltı yapmadan okula gittiğini, öğrencilerin %19,2'sinin haftada en az bir gün aç kaldığını ve %2'sinin ise okul sonrası akşam yemeği dahi yiyemediğini gösteriyor. Bu veriler, genel ortalamaları göstermektedir. Ancak bölgelere göre bu veriler farklı sonuçlar vermektedir. Bazı bölgelerde bu veriler daha iyimserken bazı bölgelerde bu veriler çok kötümser sonuçlar verebilmektedir. Bu değerlendirmeyi yaparken beslenmek ile doymak arasındaki farkı da gözetmek gerekir. Birçok öğrenci doyarken yeterli beslenememektedir.

Toplumda eğitimde başarıyı sağlayan faktörlerin başında beslenme gelir. Özellikle sosyoekonomik dezavantajlarla karşı karşıya olan öğrenci grupları, yetersiz beslenme nedeniyle eğitime eşit şartlarda katılamazlar. Bu durum, sosyal adalet ve fırsat eşitliği ilkelerini zedeleyerek eğitim sisteminde derin yapısal eşitsizliklere yol açar. Yetersiz beslenen öğrenciler bilişsel işlevlerinde sorunlar yaşarken, eğitim performansları da bu açmazdan etkilenir.

Beslenme, öğrenme süreçlerinde merkezi bir role sahiptir. Kahvaltı, beynin enerji ihtiyacını karşılayarak bilişsel fonksiyonların sürdürülebilmesi için temel bir katkı sağlar. Ancak, ekonomik yetersizlikler nedeniyle kahvaltısız okula gitmek zorunda kalan çocuklar, bilişsel anlamda büyük bir dezavantaja sahiptir. Bu durum dikkat eksikliği, hafıza problemleri ve düşük motivasyon gibi sonuçlar doğurur. Yani, bir öğrencinin sınıfta derse odaklanabilmesi ve aktif bir öğrenme sürecine katılabilmesi, yalnızca zihinsel değil, aynı zamanda fiziksel olarak da beslenme ihtiyacının karşılanmasına bağlıdır.

Sosyoekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları, yeterli ve dengeli beslenme imkanına sahip oldukları için eğitimde daha avantajlıdır. Beslenme yetersizliği, düşük gelir gruplarındaki öğrencilerin başarısızlık riskini artırarak toplumsal sınıflar arası eşitsizliklerin eğitimde yeniden üretilmesine neden olur. Eğitimde başarıyı belirleyen faktörlerden biri olan fiziksel sağlık, bu anlamda bir sınıf göstergesine dönüşür ve toplumsal statülerin nesiller arası aktarımını kolaylaştırır.

Beslenme eksikliği sadece fiziksel sağlık açısından değil, aynı zamanda psikososyal gelişim açısından da önemli sonuçlar doğurur. Açlık çeken çocuklar, arkadaşlarıyla ilişkilerinde zorluklar yaşayabilir, sosyal ortamlarda kendilerini dışlanmış hissedebilir ve özgüven kaybı yaşayabilirler. Bu tür öğrenciler, sınıf içindeki etkileşimlerde pasif kalma eğilimindedir ve dışlanmışlık duygusunu daha yoğun yaşarlar. Sonuç olarak, eğitimde başarı sadece bilişsel yeterliliklere değil, öğrencinin sosyalleşebilme kapasitesine de bağlıdır.

Psikolojik sorunlar, açlıkla birlikte yaygınlaşır. Anksiyete, depresyon ve stres gibi sorunlar, uzun süreli beslenme eksikliği yaşayan öğrencilerde sıklıkla görülür. Bu durum, eğitim başarısının yanı sıra öğrencinin toplumsal hayata entegrasyonunu da zorlaştırır. Özellikle düşük gelirli ailelerde büyüyen çocukların, sınıfsal aidiyetlerinden kaynaklanan bu yetersizlik hissi, sosyal mobilitenin önünde büyük bir engel olarak durur. Eğitimdeki başarısızlıkları, hayatlarının ilerleyen dönemlerinde de sürdürülebilir bir toplumsal statü kazanamamalarına yol açar.

Eğitimde beslenme yetersizliği, sadece öğrencilerin öğrenme süreçlerini değil, genel sağlık durumlarını da etkiler. Yetersiz beslenen öğrenciler, büyüme geriliği, yorgunluk ve bağışıklık sistemi sorunları gibi sağlık problemleriyle karşı karşıya kalırlar. Bu durum, derslere devamlılıklarını etkilerken, fiziksel olarak yeterince aktif olamamalarına da neden olur. Özellikle uzun vadede bu tür sağlık sorunları, sosyoekonomik dezavantajlı gruplarda kronik hastalıkların daha yaygın görülmesine yol açar.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, özellikle Diyarbakır ve çevre illerde, okul yemeği sorunu daha da vahim sonuçlar doğuruyor. Diğer bölgelere kıyasla, yeterli beslenemeyen öğrenci sayısı giderek artıyor. Diyarbakır genelinde, resmi ve özel eğitim kurumları dâhil olmak üzere, 2 binden fazla okul bulunuyor. Özel okullarda okuyan öğrencilere düzenli yemek sağlanırken, devlet okullarındaki öğrencilerin büyük bir kısmı okula aç gidiyor. Ayrıca, kantin fiyatlarının yüksek olması nedeniyle pek çok öğrenci kantinden yiyecek veya içecek bir şey alamıyor. Kantinlerde sade tost 30-45 TL, çay 5 TL, su ise 7,5 TL gibi fiyatlarla satılıyor. Bu da bir öğrencinin okulda aç kalmaması için günde ortalama 60 TL'ye ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor. Ancak, yapılan araştırmalar Diyarbakır'da kırsal bölgeler ve kenar mahallelerde yaşayan ailelerin büyük bir kısmının düzenli gelirinin olmadığını, hatta bazı ailelerin hiç gelirinin olmadığını gösteriyor. Bu aileler çocuklarına harçlık veremiyor. Devletin ekonomik durumu iyi olmayan ailelere sağladığı sosyal yardım ise çocuk başına günlük 3 TL ile sınırlı kalıyor.

Devleti yönetenlerin bu soruna karşı farkındalık kazanmaları son derece önemlidir. Yetersiz beslenen öğrenciler, pedagojik olarak desteklenmeli ve bu çocuklar için rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır. Toplum genelinde ise, ailelere yönelik farkındalık kampanyaları düzenlenerek sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, beslenme desteğiyle doğrudan bağlantılıdır ve bu bağlantı, toplumun her kesimi tarafından fark edilmeli ve önemsenmelidir.

Her çocuğun büyüme, öğrenme ve gelişme fırsatına sahip olmasını sağlamak için çeşitli ülkelerin katkısıyla 2020 yılında uluslararası Okul Yemekleri Koalisyonu kurulmuştur. Okul Yemekleri Koalisyonu, kurucu üye devletler tarafından yönetiliyor ve Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı bünyesindeki küçük bir sekretarya tarafından destekleniyor. Koalisyonun ilkeleri arasında, okul yemeği programlarının oluşturulması, ülkelerin bu konuda yaptığı çalışmalardan elde edilen deneyimlerin paylaşılması ve uluslararası iş birliğinin arttırılmasına önem verilmektedir. Koalisyonun ana hedefi ise 2030 yılına kadar dünya çapında her çocuğa okulda günlük, sağlıklı bir öğün yemek hakkı sağlamaktır. Türkiye bu koalisyona derhal üye olmalıdır.

Öğrencilerin beslenme yetersizliği, bireylerin yalnızca fiziksel sağlıklarını değil, aynı zamanda bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimlerini etkileyen çok boyutlu bir toplumsal sorundur. Eğitim politikaları bu sorunun çözümüne odaklanmadıkça, toplumsal eşitsizlikler derinleşmeye devam edecek ve bu durum, gelecekteki toplumsal yapı üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder