"Feyli olmak, dağların sessizliğinde
konuşmak, iki sınır arasında kimliğini unutmamaktır."
Feyli Kürtler,
Kürt halkının özgün kollarından biri olup, ağırlıklı olarak Şii inancına
mensupturlar. Yaşam alanları, İran ile Irak arasındaki sınır kuşağı ve
özellikle Zagros Dağları'nın çevresine yoğunlaşmıştır. Hem etnik hem de
mezhepsel kimlikleri nedeniyle tarih boyunca çeşitli ayrımcılık ve baskılara
maruz kalmışlardır. Feyli Kürtler, Kürtçenin "Feylice" adı verilen
bir lehçesini konuşur; bu lehçe, diğer Kürt lehçelerinden bazı belirgin farklar
içerir. Sayılarının kesin olmamakla birlikte dünya genelinde yaklaşık 3,5
milyon olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun büyük bölümü Irak ve İran’da
yaşarken, bir kısmı da Avrupa başta olmak üzere çeşitli diaspora toplulukları
içinde varlığını sürdürmektedir.
Feyli
Kürtlerin kökenine dair farklı teoriler ileri sürülmüştür. Yaygın görüşlerden
biri, “Feyli” isminin Part İmparatorluğu (MÖ 247 - MS 224) döneminden geldiği
ve zamanla “Pahla”dan türediği yönündedir. Bu görüş, İranlı Kürt tarihçi
Mehrdad R. Izady tarafından savunulmuştur. Diğer bir teoriye göre, 13. yüzyılda
yaşamış Suriyeli tarihçi Yakut el-Hemavi, “Feyli” adının “fil gibi iri”
anlamına geldiğini belirtmiş, bu da dağlık bölgelerde yaşayan topluluğun
fiziksel yapısıyla ilişkilendirilmiştir. Kökenleri tam olarak netleşmemiş olsa
da, Feyli Kürtlerin yüzyıllardır Zagros Dağları eteklerinde varlığını sürdüren
kadim bir topluluk olduğu kabul edilir.
16. yüzyıldan
itibaren Şii mezhebine yönelen Feyli Kürtler, bu tercihle hem Sünni çoğunluklu
Kürt topluluklarından ayrışmış hem de İran ve Irak’taki siyasi dengelerde
farklı konumlara itilmişlerdir. Osmanlı döneminde, özellikle 19. yüzyılda
uygulanan askerlik zorunluluğu gibi politikalar nedeniyle vatandaşlık sorunları
yaşamışlar ve bu sorunlar modern Irak döneminde de devam etmiştir.
Feyli Kürtler,
modern Irak tarihinde sistematik baskıların hedefi olmuş ender topluluklardan
biridir. Saddam Hüseyin liderliğindeki Baas rejimi döneminde, hem Kürt
kimlikleri hem de Şii inançları nedeniyle yoğun bir ayrımcılıkla
karşılaşmışlardır. 1970'ler ve 1980’ler boyunca rejim, onları "İran
kökenli" oldukları gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarmış; yaklaşık 300 ila
500 bin arası kişi İran’a zorla göç ettirilmiştir. Bu süreçte binlercesi
kaybolmuş, öldürülmüş, mallarına el konmuş ve aile yapıları parçalanmıştır.
Özellikle 4
Nisan 1980’de başlatılan toplu sürgün ve kıyımlar, tarihsel olarak “Feyli Kürt
Soykırımı” olarak anılmakta ve her yıl bu tarihte anma etkinlikleri
düzenlenmektedir.
Saddam
rejiminin 2003 yılında yıkılmasından sonra dahi Feyli Kürtler haklarını tam
anlamıyla geri kazanamamıştır. Bu kez de Irak’ta Şii olmaları nedeniyle Sünni
radikal grupların hedefi haline gelmişlerdir. İran’da ise resmi olarak
tanınmamışlardır; bu da onları iki ülke arasında statüsüz ve görünmez
kılmaktadır.
Feyli Kürtler,
güçlü bir kültürel mirasa sahiptir. Konuştukları "Feylice" lehçesi,
Kürt dil ailesinin önemli bir üyesidir ve günlük yaşamda yaygın biçimde
kullanılır. Topluluk, genellikle ılımlı ve uyumlu bir yapıya sahip olmakla
tanımlansa da, ne Sünni Kürt grupları ne de Arap Şii toplulukları tarafından
tam anlamıyla kabul görmemişlerdir. Bu da onları mezhepsel ve etnik fay hatları
arasında sıkışmış bir kimliğe mahkûm etmiştir.
Bugün Feyli
Kürtler, başta Irak olmak üzere çeşitli ülkelerde haklarının tanınması için
mücadele etmektedir. Irak’ta soykırımın resmen tanınması, kayıpların akıbetinin
açıklığa kavuşturulması ve maddi-manevi tazminat talepleri öncelikli gündem
maddeleridir. İran’da ise toplumsal ve kültürel tanınma beklentisi ön
plandadır.
Avrupa’daki
Feyli Kürt diasporası da bu hak mücadelesine katkı sunmaktadır. Uluslararası
platformlarda seslerini duyurmaya çalışmakta, Avrupa Parlamentosu gibi
kurumlara statü talebinde bulunmaktadırlar.
Feyli
Kürtler, Kürt halkının etnik ve mezhepsel çeşitliliğini temsil eden önemli bir
topluluktur. Tarih boyunca hem Kürt kimlikleri hem de Şii inançları nedeniyle
çifte baskıya maruz kalmış, buna rağmen kültürel varlıklarını ve toplumsal
dayanıklılıklarını korumayı başarmışlardır. Onların hikâyesi, sadece bir
topluluğun değil, aynı zamanda Ortadoğu’daki çok katmanlı ve çelişkili kimlik
siyasetinin de bir yansımasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder