"Adalet,
yalnızca mahkeme salonlarında değil, vicdanlarda da yerini bulmalıdır."
Adalet, bir
toplumun temel taşıdır; bireylerin güven içinde yaşamalarını ve haklarının
korunmasını sağlar. Ancak, 8 yaşındaki Narin Güran cinayeti gibi olaylar,
adaletin işleyişine dair derin soruları beraberinde getirir. Özellikle, bu dava
hem hukuki hem de toplumsal anlamda ciddi tartışmalara yol açmıştır. Narin
Güran’ın cenazesine uygulanan insanlık dışı muameleler, suçun vahametini
artırırken, fail Nevzat Bahtiyar’a verilen 4 yıllık ceza, toplumun vicdanını
derinden yaralamıştır.
Narin Güran’ın
öldürülmesi, insanlığın karanlık bir yüzünü gözler önüne seriyor. Nevzat
Bahtiyar, cinayetin ardından çocuğun cenazesini bir ahırdaki boşluktan aşağı
atmış, çuvala koymuş ve bir dereye gömerek üstünü taşlarla kapatmıştır. Bu
süreçte, delillerin büyük ölçüde yok olmasını sağlayarak 19 gün boyunca hiçbir
şey olmamış gibi yaşamına devam etmiştir. Suçun görüntülerle tespit edilmesiyle
itirafta bulunmak zorunda kalan fail, tespit edilmeseydi muhtemelen cesedi
gizlemeye devam edecekti. Buna rağmen, Nevzat
Bahtiyar’a yalnızca 4 yıl hapis cezası verilmesi, hukuki sistemin
yetersizliği ve caydırıcılıktan uzak oluşuyla ilgili derin bir tartışmayı
başlatmıştır.
Narin Güran’ın
annesi, amcası ve abisinin aldığı cezalar, toplum vicdanında en az Nevzat
Bahtiyar’ın cezası kadar tartışmalı bir yer tutmaktadır. Özellikle, olayın
yaşandığı evdeki bireylerin çocuğun ölümüne dair suskunluğu, delillerin
karartılmasına katkı sağlayan eylemleri ve ardından gelen cezalar, aile içi
dinamiklerin suça nasıl zemin hazırlandığını gözler önüne sermektedir. Aile
üyelerinin bu süreçteki sorumlulukları, toplumsal sorumluluk bilincinden yoksun
bir davranış sergilediklerini ve adalet mekanizmasını etkili işletmemeye
çalıştıkları düşünülmektedir. Bu cezalar, adaletin sadece bireysel değil, aynı
zamanda toplumsal bir mesele olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
Hukukun temel
amacı, adaletin sağlanmasıdır. Ancak bu dava, özellikle cezaların yeterliliği
konusunda soru işaretleri doğuruyor. Türk Ceza Kanunu’nda, öldürme ve delilleri
yok etme gibi suçların çok daha ağır cezaları gerektirdiği öngörülür. Ancak,
uygulamadaki bazı sorunlar, suçluların daha hafif cezalarla kurtulmasına neden
olabilmektedir. Bu durum, toplumda hukuka olan güveni zedelediği gibi, suç
işleme oranlarını da artırabilmektedir.
Bu tür
olaylar, bireysel bir suç olmanın ötesinde, toplumsal travmalara yol açar. Bir
çocuğun ölümü, tüm toplumda derin bir keder ve öfke uyandırır. Daha da
önemlisi, cezanın hafifliği, toplumun adalete olan inancını sarsar. İnsanların,
“Adalet yerini bulmuyor” düşüncesine kapılması, hukuki sistemin meşruiyetini
tehlikeye atabilir.
Nevzat
Bahtiyar’ın 19 gün boyunca yaşamına devam etmesi ve itirafında bile soğuk kanlı
yaklaşım göstermesi, bireylerin ahlaki ve vicdani sorumluluklarını
sorgulamamıza neden olur. Toplumda böylesine bir soğukkanlılık ve
vicdansızlığın ortaya çıkması, eğitimden aile yapısına, ekonomik koşullardan
sosyal politikalara kadar geniş bir yelpazede sorunlara işaret eder.
Cezaların
caydırıcılığını artıracak düzenlemeler yapılmalıdır. Çocuklara yönelik suçlarda
cezalar daha ağır olmalı ve hiçbir hafifletici neden uygulanmamalıdır.
Toplumda
ahlaki değerlerin ve empati duygusunun güçlendirilmesi için eğitim sistemine
etik dersler entegre edilmelidir.
Suç işleyen
bireylerin psikolojik geçmişleri analiz edilmeli ve toplumda psikolojik destek
sistemleri yaygınlaştırılmalıdır.
Halkın hukuki
süreçlere dair bilinçlendirilmesi ve yargının şeffaf bir şekilde işlemesi
sağlanmalıdır.
Narin
Güran cinayeti, sadece bir çocuğun kaybı değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın
da yara aldığı bir olaydır. Bu tür davalar, adaletin sağlanması ve toplumsal
güvenin yeniden inşası için bir dönüm noktası olmalıdır. Hukuk, sadece kurallar
bütünü değil, aynı zamanda insanlık onurunu koruyan bir sistemdir. Adaletin
yeniden tesis edilmesi için, hem hukuki hem de toplumsal alanda köklü
değişimlere ihtiyaç vardır.
Bu
davanın, adaletin gücünü ve toplumun vicdanını harekete geçirecek bir uyarı
niteliğinde olması dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder