"Toplumların geleceği, bireylerinin
okuma alışkanlığıyla şekillenir; kitapların sustuğu yerde, eleştirel düşünce ve
toplumsal bilinç de sessizleşir."
TÜİK’e göre
okuma yazma oranı 2023 yılında yüzde 97,6’ya çıktı. Ancak kitap okuyanların
oranı yalnızca yüzde 4’te kaldı. Türkiye’de her yüz kişiden sadece dördünün
kitap okuduğu istatistiği, toplumda okuma alışkanlığının düşüklüğüne dair ciddi
sosyolojik sonuçlar doğurabilecek bir veridir. Kitap okuma oranlarının
düşüklüğü, sadece bireysel gelişimi değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da
derinden etkileyen bir unsurdur.
Fransız
sosyolog Pierre Bourdieu'nün "kültürel sermaye" kavramı, bireylerin
bilgi, beceri ve kültürel birikimleriyle toplumsal hayatta daha etkin rol
alabileceklerini ifade eder. Kitap okuma, kültürel sermayeyi artırmanın en
önemli yollarından biridir. Türkiye'de kitap okuma oranlarının düşük olması,
bireylerin bu sermayeyi yeterince kazanamaması sonucunu doğurur. Bu da
toplumsal sınıflar arasındaki farkları derinleştirir. Kültürel sermayesi yüksek
olan bireyler, eğitimde ve iş hayatında daha başarılı olma eğilimindedir. Bu
durum, düşük kültürel sermayeye sahip olan bireylerin toplumsal hareketliliğini
sınırlayarak sınıfsal ayrışmaları artırabilir (Bourdieu, 1984).
Kitap okuma,
bireylerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeleri için önemli bir
araçtır. Eleştirel düşünme, sadece bireylerin kişisel kararlarını etkileyen bir
faktör değil, aynı zamanda demokratik toplumlarda vatandaşların bilinçli bir
şekilde karar alma süreçlerine katılmalarını sağlayan temel bir unsurdur.
Türkiye'deki düşük kitap okuma oranları, bireylerin eleştirel düşünme
becerilerinin zayıflamasına ve dolayısıyla demokratik süreçlere katılımın azalmasına
yol açabilir (Freire, 1970). Bu durum, otoriter yönetim eğilimlerinin
güçlenmesine ve toplumsal kutuplaşmanın artmasına katkıda bulunabilir.
Eğitim
sistemi, kitap okuma alışkanlığına bağlı olarak şekillenen bir süreçtir. Kitap
okuma oranlarının düşük olması, öğrencilerin eğitimdeki başarısını doğrudan
etkileyebilir. Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerin çocuklarının
kitap okuma alışkanlıklarının olmaması, eğitimde eşitsizlikleri derinleştirir.
Bu durum, fırsat eşitliğini zedeler ve sosyal tabakalaşmayı pekiştirir.
Eğitimde başarısızlık, uzun vadede toplumsal bütünleşme sorunlarına ve
toplumsal dışlanmaya yol açabilir (Coleman, 1988).
Kitap okuma
alışkanlığının düşüklüğü, toplumsal bilinç ve kolektif hafıza üzerinde de
olumsuz etkiler yaratabilir. Toplumlar, tarihsel olaylar ve kültürel
miraslarıyla şekillenir ve bu unsurların aktarımı genellikle yazılı kaynaklar
aracılığıyla gerçekleşir. Türkiye'de kitap okuma oranlarının düşük olması,
tarihsel ve kültürel bilgi birikiminin yeni nesillere yeterince
aktarılamamasına yol açabilir. Bu durum, toplumsal belleğin zayıflamasına ve
toplumsal bilinçte eksikliklere neden olabilir. Sonuç olarak, bireylerin
toplumsal meseleler karşısında duyarlılıklarının azalması ve ortak değerlerin
zayıflaması, toplumsal uyum sorunlarına yol açabilir (Halbwachs, 1992).
Türkiye'de düşük kitap okuma oranları, toplumsal yapıyı ve bireylerin toplumsal hayattaki rollerini olumsuz yönde etkileyen önemli bir faktördür. Kültürel sermayenin yetersizliği, eleştirel düşünme becerilerinin zayıflaması, eğitimde eşitsizlikler ve toplumsal bilinçteki eksiklikler, kitap okuma alışkanlığının düşük olmasının toplumsal sonuçları arasında yer almaktadır. Bu sorunların çözümü için, kitap okuma alışkanlığını teşvik edecek eğitim politikalarının geliştirilmesi ve kültürel sermayeyi artırmaya yönelik toplumsal girişimlerin desteklenmesi büyük önem taşımaktadır.
Kaynakça
1- Bourdieu,
P. (1984). Ayrım: Beğeni Yargısının Toplumsal Eleştirisi. Harvard Üniversitesi
Yayınları.
2- Freire, P.
(1970). Ezilenlerin Pedagojisi. Bloomsbury Akademisi.
3- Coleman,
J.S. (1988). Beşeri Sermayenin Yaratılışında Sosyal Sermaye. Amerikan Sosyoloji
Dergisi, 94, S95-S120.
4- Halbwachs,
M. (1992). Kolektif Hafıza Üzerine. Chicago Üniversitesi Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder