"Türkiye’de öğretmen aklı eğitmeye
çalıştı, imam ise kalpleri fethetti; zafer, her zaman gönülleri kazananın
oldu."
Türkiye’deki
laiklik ve modernleşme süreci, özellikle Cumhuriyetin kurulmasıyla eğitim
sistemi ve dini kurumlar arasında derin bir etkileşim ve zaman zaman gerilimle
kendini göstermiştir. Şerif Mardin’in “öğretmen imamı yenemedi” sözü, bu
gerilimleri sembolize eden bir ifadedir.
Şerif Mardin,
Türkiye’nin modernleşme sürecini analiz eden en önemli sosyologlardan biridir
ve onun "öğretmen imamı yenemedi" sözü, bu süreçte modern eğitim
sistemi ile dini yapıların çatışmasını özetlemektedir (Mardin, 1983). Cumhuriyet'in
ilk yıllarından itibaren Türkiye’de laik ve modern bir eğitim sistemi inşa
edilmeye çalışılırken, özellikle kırsal bölgelerde dini otoritenin temsilcisi
olan imamlar, toplumsal hayatta güçlü bir rol oynamaya devam etmiştir. Bu iki
gücün karşı karşıya gelişi, Türkiye’nin eğitim politikalarında ve toplum
yapısında önemli bir gerilim hattı oluşturmuştur.
Şerif Mardin,
Türkiye’de modernleşme sürecinin sancılı olduğunu vurgulamış ve özellikle
kırsal kesimde imamların toplumsal hayat üzerindeki güçlü etkisini dile
getirmiştir. Mardin’e göre, devletin eğitimi laikleştirme çabaları, imamların
sosyal statüsü ve dini liderlik rollerini kırsal toplumda etkisiz hale
getirememiştir. Bu durum, hem eğitim politikaları açısından hem de toplumsal
yapılar üzerinde kalıcı izler bırakmıştır (Mardin, 2006).
Mardin’in bu
sözü, aslında Türkiye’nin modernleşme projesinde iki ana aktör arasındaki güç
mücadelesini ifade eder:
Öğretmen: Cumhuriyetin eğitim
politikalarını temsil eden modern, seküler eğitimciler. Bu grup, bilimsel
bilginin taşıyıcısı olarak toplumu dönüştürme misyonuna sahiptir.
İmam: Geleneksel dini liderler, kırsal
ve muhafazakâr toplumlarda dini bilginin ve değerlerin koruyucusu olarak
görülür. İmamlar, yerel topluluklar üzerinde dini ve sosyal liderlik rollerini
sürdürmüşlerdir.
Cumhuriyet'in
ilk yıllarında uygulanan laikleşme politikaları, dini yapıları eğitimden
dışlamayı amaçlamışsa da, bu süreç kırsal alanlarda büyük ölçüde başarısız
olmuştur (Berkes, 1964). Öğretmenler, devletin laik ve modernleştirici ideolojisini
yaymakla görevlendirilirken, imamlar dini kimliklerini ve toplumsal
otoritelerini korumayı başarmışlardır. Bu çatışma, iki temel nedene
dayanmaktadır:
Kırsal
bölgelerde imamlar, sadece dini liderler değil aynı zamanda sosyal liderlerdir.
İmamların toplulukları üzerindeki nüfuzu, modern eğitim kurumlarının
yerleşmesini zorlaştırmıştır (Keyder, 1987).
Modern eğitim sisteminin özellikle kırsal bölgelerde yeterli altyapıyı ve insan kaynağını sağlayamaması, imamların eğitim alanındaki boşluğu doldurmasına neden olmuştur (Kara, 2018). Okullardaki yetersizlikler ve eğitmen eksiklikleri, imamların toplumsal liderliklerini devam ettirmelerine zemin hazırlamıştır.
Cumhuriyetin
modernleşme projesi, laik eğitimin yaygınlaştırılmasını hedeflese de, dini yapıların
özellikle kırsal alanlarda güçlü kalmaya devam ettiği görülmüştür. Mardin’in
ifadesi, devletin öğretmenler aracılığıyla dini otoriteyi kırma çabasının
başarıya ulaşamadığını belirtir. Dini eğitim veren imam hatip okulları ve diğer
dini kurumlar, özellikle muhafazakâr kesimler tarafından desteklenmiş ve bu
eğitim sisteminin bir parçası haline gelmiştir (Ahmet, 1993).
Türkiye’de
eğitim, modernite ile gelenek arasında süregelen bir çatışma alanıdır.
Mardin’in bu sözü, sadece öğretmenler ve imamlar arasındaki bir gerilimden çok,
iki farklı dünya görüşü arasındaki yapısal bir sorunu ifade eder. Laiklik ve
modernleşme, devletin merkezi hedefleri olmasına rağmen, yerel ve geleneksel
dini yapılar bu hedeflerle her zaman uyum sağlayamamıştır. Bu, Türkiye’nin modernleşme
sürecinde kalıcı bir gerilim hattı oluşturmuştur (Göle, 1997).
Şerif
Mardin’in “öğretmen imamı yenemedi” sözü, Türkiye’nin modernleşme sürecinde
devletin laik eğitim politikalarının kırsal toplumlarda dini liderlik
karşısında etkili olamamasını çarpıcı bir şekilde özetlemektedir. Bu mücadele,
Türkiye’de eğitim ve din arasındaki ilişkiyi şekillendiren temel faktörlerden
biri olmuştur. Bugün bile, bu iki yapı arasındaki güç mücadelesi, toplumsal
yapının önemli bir parçasını oluşturmaya devam etmektedir. Eğitimde daha
kapsayıcı ve dengeli bir yaklaşım benimsenmesi, bu gerilimi azaltabilir.
Kaynakça
1-Ahmet, F.
(1993). Modern Türkiye'nin Oluşumu. Londra: Routledge.
2-Berkes, N.
(1964). Türkiye'de Laikliğin Gelişimi. Montreal: McGill Üniversitesi Yayınları.
3-Göle, N.
(1997). Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme. İstanbul: Metis Yayınları.
4-Kara, İ.
(2018). Cumhuriyet Türkiye’sinde Bir Mesele Olarak İmamlar ve Din Adamları.
İstanbul: Dergâh Yayınları.
5-Keyder, Ç.
(1987). Türkiye'de Devlet ve Sınıf: Kapitalist Gelişme Üzerine Bir Araştırma.
Londra: Verso.
6-Mardin, Ş.
(1983). Din ve İdeoloji. İstanbul: İletişim Yayınları.
7-Mardin, Ş.
(2006). Türkiye'de Toplum ve Siyaset: Makaleler 1. İstanbul: İletişim
Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder