"Bir şehri inşa etmek sadece binalar
dikmek değil, insanları ve hikâyelerini yaşatmaktır."
Kent planlaması, yalnızca mühendislik, mimarlık ve şehircilik disiplinleriyle sınırlandırılmaması gereken çok boyutlu bir süreçtir. Özellikle Diyarbakır gibi tarihi, kültürel ve demografik yapısı oldukça karmaşık olan kentlerde, planlama sürecinde sosyologların da aktif rol alması büyük bir gereklilik hâline gelmiştir.
Kent
Planlamasında Sosyolojinin Önemi
Kentler,
yalnızca fiziksel mekânlar değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin, kültürel
kimliklerin ve ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı alanlardır. Dolayısıyla,
şehir planlaması sadece binaların, yolların ve altyapının düzenlenmesiyle
sınırlı olmamalıdır. Sosyologlar, şehirde yaşayan farklı toplumsal kesimlerin
ihtiyaçlarını, kültürel pratiklerini ve mekânsal kullanım alışkanlıklarını
analiz ederek daha insan odaklı bir planlama yapılmasına katkı sunarlar.
Bir şehir planı oluşturulurken şu sorular
önemlidir:
Kentin mevcut
sosyal dokusu nasıldır ve bu doku yeni projelerden nasıl etkilenir?
Toplumun
farklı kesimlerinin mekân kullanımı ve kentle ilişkisi nasıldır?
Kent içindeki
eşitsizlikleri giderecek nasıl bir planlama yapılabilir?
Göçle gelen
nüfusun entegrasyonu nasıl sağlanabilir?
Kültürel
mirasın korunmasıyla modernleşme arasındaki denge nasıl kurulmalıdır?
Bu sorulara
yanıt aramak, yalnızca mühendislik veya mimarlık bilgisiyle mümkün değildir. Bu
noktada, sosyologlar devreye girerek toplumsal analizler yapmalı ve şehir
planlarına sosyal boyutu eklemelidirler.
Diyarbakır’ın Sosyolojik Dinamikleri
Diyarbakır, Türkiye’nin en eski yerleşim
yerlerinden biri olarak çok katmanlı bir sosyal yapıya sahiptir. Kentin
planlamasında göz önünde bulundurulması gereken sosyolojik dinamiklerden
bazıları şunlardır:
Diyarbakır,
Mezopotamya’nın en önemli merkezlerinden biri olmanın yanı sıra, birçok etnik
ve kültürel grubun tarihsel olarak bir arada yaşadığı bir kenttir. Kentin
tarihi dokusu ve mekânsal hafızası, yeni şehir planlarıyla zarar görmemelidir.
Yeni projeler, tarihî mekânları yok etmek yerine onları yaşatacak şekilde
düzenlenmelidir.
Diyarbakır,
özellikle 1990’lardan sonra yoğun göç almış ve kent çeperlerinde plansız
yerleşim alanları oluşmuştur. Bu alanların dönüştürülmesi sürecinde,
sosyologlar göçmenlerin mekânsal alışkanlıklarını, iş gücü entegrasyonlarını ve
sosyal ilişkilerini analiz ederek toplumsal dokuya zarar vermeden çözümler
üretmelidirler.
Şehirdeki mekânsal dağılımın adil olup olmadığı büyük bir sorundur. Lüks konut projeleri, dar gelirli kesimleri dışlayıcı bir yapı oluşturduğunda sosyal ayrışmaya neden olmaktadır. Sosyologlar, sosyal adalet perspektifiyle kent planlamasına katkı sunarak bu tür ayrışmaları önleyici politikalar geliştirebilirler.
Diyarbakır
halkı için kamusal alanlar büyük önem taşımaktadır. Parklar, meydanlar,
çarşılar ve sur çevresi, sadece rekreasyon alanları değil, aynı zamanda
toplumsal ilişkilerin kurulduğu ve kültürel mirasın yaşatıldığı mekânlardır.
Şehir plancıları, sosyologların rehberliğinde, bu alanların korunmasına ve
geliştirilmesine yönelik projeler üretmelidir.
Diyarbakır,
Türkiye’de genç nüfus oranı en yüksek şehirlerden biridir. Ancak gençlerin
eğitim, istihdam ve sosyal aktivite alanlarına erişimi sınırlıdır. Şehir
planlamasında gençlere yönelik sosyal mekânların artırılması, spor ve kültürel
etkinlik alanlarının düzenlenmesi önemlidir.
Sosyologlar Kent Planlamasında Nasıl Bir Rol
Oynayabilir?
Diyarbakır gibi sosyo-kültürel açıdan zengin
ve dinamik bir şehirde sosyologların kent planlama süreçlerine dahil edilmesi
şu alanlarda büyük fayda sağlayacaktır:
Yeni bir yol,
köprü, konut veya alışveriş merkezi inşa edilmeden önce, projenin sosyal yapıyı
nasıl etkileyeceği analiz edilmelidir. Örneğin, bir mahallede dönüşüm
planlanıyorsa, orada yaşayan insanların nasıl etkileneceğini değerlendirmek
gereklidir.
Halkın kent
planlamasına doğrudan katılımını sağlamak, sürdürülebilir kentleşme için
kritiktir. Sosyologlar, halkın görüşlerini sistematik bir şekilde toplayarak
şehir plancıları ile yerel halk arasında köprü görevi görebilirler.
Kentsel
dönüşüm projelerinin yalnızca ekonomik fayda odaklı olmaması, sosyal adaleti
gözetmesi gerekir. Sosyologlar, özellikle yoksul ve dezavantajlı grupların
kentsel haklarını koruyacak politikaların geliştirilmesine katkı
sağlayabilirler.
Tarihî
bölgelerin korunması ve geleneksel mahalle yapılarının yaşatılması için
sosyolojik analizler gereklidir. Aksi takdirde, kentsel dönüşüm projeleri
kentin kimliğini yok edebilir.
Diyarbakır
gibi çok kültürlü bir şehirde, farklı toplumsal grupların barış içinde yaşaması
için şehir planlamasının sosyal uyumu destekleyecek şekilde yapılması gerekir.
Bu kapsamda, sosyologlar şehir içinde etkileşimi artıracak projeler
geliştirebilirler.
Diyarbakır’ın
şehir planlaması, yalnızca teknik bir mühendislik meselesi olarak ele
alınmamalı, sosyal bilimlerin de dâhil olduğu bütüncül bir yaklaşım
benimsenmelidir. Sosyologlar, şehrin tarihî ve kültürel kimliğini koruyarak,
sosyal adaleti gözeten, halkın katılımını sağlayan ve kentsel dönüşüm
süreçlerini insan odaklı bir perspektifle değerlendiren bir planlamaya katkı
sunabilirler.
Öneriler:
Şehir planlama
süreçlerine sosyologların da dahil edilmesini zorunlu kılan politikalar
geliştirilmelidir.
Büyük projeler
öncesinde sosyal etki analizleri yapılmalıdır.
Halkın
doğrudan katılımını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.
Tarihî
mekânlar ve kültürel miras, şehirleşme süreçlerinde korunmalıdır.
Genç nüfusun ve göçle gelen kesimlerin kente entegrasyonu desteklenmelidir.
Diyarbakır
gibi zengin bir tarihe ve kültüre sahip bir şehirde, sosyologların katkısı
olmadan yapılan şehir planlamaları, toplumsal dokuya zarar verebilir. Bu
nedenle, şehir plancıları ve mühendislerle birlikte sosyologlar da planlama
süreçlerine aktif olarak dâhil edilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder