“33 Kurşun, yoksulluğun, eşitsizliğin ve
şiddetin gölgesinde yaşayan bir toplumun sosyolojik röntgenidir.”
Ahmed Arifin ölümünün 34. yıl dönümü anısına
Ahmed Arif,
toplumcu şiir geleneğinin en özgün ve güçlü kalemlerinden biridir. Onun
şiirleri, yalnızca estetik birer dilsel yapı değil, aynı zamanda sosyo-politik
direnişin de taşıyıcısıdır. Bu bağlamda 33 Kurşun şiiri, edebi bir metin
olmanın ötesinde, Türkiye’nin toplumsal hafızasında silinmez izler bırakmış bir
trajediyi yeniden canlandırır: 1943 yılında Van’ın Özalp ilçesinde yaşanan ve
“Muğlalı Olayı” olarak da bilinen 33 Kurşun Katliamı.
28 Temmuz
1943’te, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı ’nın emriyle, hayvan
kaçakçılığıyla suçlanan 33 köylü yargılanmaksızın kurşuna dizildi. Bu vahşi
infazda 32 kişi öldürüldü, yalnızca biri kaçmayı başardı. Bu olay, devletin
adalet mekanizmasının askıya alındığı, hukukun yerine keyfi kararların geçtiği
bir dönemin kanlı tanıklığıdır. Arif’in şiiri bu olayın sadece kronolojik bir
hatırlatıcısı değil, aynı zamanda vicdanî ve toplumsal bir isyan çığlığıdır.
Ahmed Arif’in
33 Kurşun adlı şiiri, Türkiye’nin modernleşme sürecinde bastırılan kimliklerin,
yok sayılan sınıfların ve maruz kalınan devlet şiddetinin şiirsel ifadesidir.
Şiir, bireysel bir yas tutumunun ötesine geçerek, kolektif belleği inşa eder.
Toplumsal gerçekçilikle harmanlanan dizeler, sosyolojik olarak şu üç temel
kavram etrafında okunabilir:
Katledilen
köylülerin sosyoekonomik konumu şiirin zeminini oluşturur. Hayvancılıkla
geçinen ve yaşamlarını sürdürebilmek için sınıra yakın bölgelerde ticaret yapan
bu insanlar, devletin ekonomik politikalarının dışladığı yoksul sınıfın
temsilcisidir. Bu sınıf, merkezden bakıldığında “şüpheli”, “tehdit unsuru” olarak
görülmüştür. Bu bağlamda 33 Kurşun, sınıfsal adaletsizliklerin somut bir
örneğidir.
Şiirde
anlatılan infaz, devlet şiddetinin en çarpıcı tezahürlerinden biridir. Hukukun
üstünlüğünün askıya alındığı, yargı sürecinin yok sayıldığı bu durum, devletin
kendi yurttaşına karşı silah kullanma pratiğini meşrulaştırma biçimidir. Bu da
bizi Max Weber’in tanımıyla devletin “meşru şiddet tekeli”nin, keyfi şiddete
dönüşme riskine götürür.
33 Kurşun,
sadece edebî bir metin değil, aynı zamanda kültürel direnişin bir aracıdır. Bu
şiirin kuşaktan kuşağa aktarılması, unutturulmak istenen bir katliamın
hatırlanması ve hatırlatılmasıdır. Dolayısıyla şiir, adalet arayışının bir
belgesi, toplumsal travmalarla baş etmenin bir yolu ve kolektif belleği diri
tutmanın sembolüdür.
Ahmed Arif’in
şiiri, yalnızca olayın anlatımıyla sınırlı değildir. Onun şiir dili, ağıtla
öfkeyi, tarihsel belgeyle şiirsel duyarlılığı ustaca harmanlar. Kullandığı
imgeler, Anadolu’nun taşrasındaki hayata ait metaforlar, olayın soğuk
gerçekliğini okuyucunun kalbinde yankılayan sıcak bir sese dönüştürür:
"Bir ufak
aşiret yediler,
İri kıyım 33
kurşun yediler,
Kanı sularda
akıttılar,
Çığlıklarını
duyan olmadı."
Bu dizelerde
hem devletin soğuk ve acımasız yüzü hem de halkın çaresizliği, sessizliği,
unutulmuşluğu gözler önüne serilir. Aynı zamanda şairin bireysel vicdanı da
kolektif vicdanla buluşur.
Toplumsal
hafıza, ancak yüzleşerek ve hatırlayarak inşa edilir. 33 Kurşun şiirinin
sürekli yeniden okunması, yazılması, söylenmesi; bireylerin ve toplumun adalet
talebinin sürdüğünü gösterir. Bu şiir, “unutursak kalbimiz kurusun” demenin
başka bir biçimidir.
33 Kurşun’un
romanlara, şarkılara, tiyatro oyunlarına konu olması; devlet şiddeti karşısında
halkın anlatı yoluyla kurduğu direniş hattının da göstergesidir. Şiir, sadece
geçmişin değil, bugünün de aynasıdır. Bugün hâlâ devlet şiddetinin, sınıfsal
adaletsizliklerin ve kimlik inkârlarının yaşandığı coğrafyalarda, 33 Kurşun
yeniden yankılanır.
Ahmed Arif’in
33 Kurşun şiiri, edebiyatın sadece estetik değil, etik bir sorumluluk da
taşıdığını gösterir. Bu şiir, toplumun vicdanını diri tutan, geçmişle
hesaplaşmayı mümkün kılan bir bellektir. Aynı zamanda, daha adil ve özgür bir
gelecek için toplumsal değişimin ipuçlarını barındırır. Çünkü adaletsizliğin
unutulduğu yerde, tekrar etme riski her zaman vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder