"Yerel
Özerklik Şartı, sadece bir hukuk belgesi değil; halkın yönetime katılma
hakkının adıdır."
Türkiye’nin
demokratikleşme süreciyle doğrudan bağlantılı olarak sıkça gündeme gelen
konulardan biri, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının artırılması,
yani yerel özerklik meselesidir. Avrupa Konseyi’nin 1985 yılında kabul ettiği
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, bu tartışmanın hukuki ve politik temel
taşlarından birini oluşturur. Türkiye bu şartı 1988 yılında bazı çekincelerle
onaylamış, ancak o tarihten bu yana birçok madde hâlâ uygulanmamaktadır.
Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen ve üye
ülkelere yerel yönetimlerin anayasal güvencelerle desteklenmesini öneren
uluslararası bir sözleşmedir. Bu şartın temel ilkeleri şunlardır:
Yerel
yönetimlerin, kendi kendini yönetme hakkı anayasa veya yasa ile tanınmalıdır.
Yerel
yönetimler, kendi mali kaynaklarını özgürce kullanabilmeli ve gelirlerini
belirleyebilmelidir.
Merkezi
yönetim, yerel yönetimlerin yetki alanlarına müdahale etmemelidir.
Hizmetler
yerinden yürütülmeli, yani subsidiarite ilkesi (yetkinin en yakın idari birimde
olması) benimsenmelidir.
Yerel halk,
temsili demokrasi çerçevesinde karar alma süreçlerine katılabilmelidir.
Türkiye, bu
şartın bazı maddelerine çekince koymuştur. En kritik çekince, yerel
yönetimlerin idari özerkliğine ilişkin hükümlerin uygulanmamasıdır.
DEM Parti (ve
selef partileri olan DTP, BDP, HDP), yıllardır Kürt sorununa demokratik çözüm
önerileri sunmakta ve bu kapsamda yerel yönetimlerin güçlendirilmesini, yani
yerel özerkliğin hayata geçirilmesini savunmaktadır. Bu talebin üç temel
dayanağı vardır:
Yerinden
yönetim, halkın karar alma süreçlerine katılımını artırır.
Yerel
yönetimler, Kürtçe gibi anadillerde hizmet sunma kapasitesine sahip olur.
Merkezden
atanan kayyımların yerel halk iradesini yok sayması, demokrasiye aykırıdır.
DEM Parti’nin
“demokratik özerklik” talebi yalnızca kültürel ve dilsel hakları değil; eğitim,
sağlık, çevre, ekonomi gibi alanlarda yerel karar alma mekanizmalarının
gelişmesini içermektedir. Bu anlamda, Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın
çekincesiz şekilde uygulanması, partinin programatik hedeflerinden biriyle
örtüşmektedir.
Yerel
yönetimlerin özerklik şartına uygun biçimde güçlendirilmesi, özellikle DEM
Parti tarafından yönetilen belediyelere şu alanlarda somut katkılar
sağlayabilir:
Yerel özerklik
ilkeleri, halkın seçtiği yerel yöneticilerin görevden keyfi olarak alınmasını
önler. Böylece kayyım atamaları, uluslararası hukuk çerçevesinde meşruiyet
zeminini kaybeder.
Belediyeler,
Kürtçe kreşler, anadili temelli kültürel etkinlikler, yayınlar gibi hizmetleri
daha serbestçe sunabilir. Merkezden gelen sansür ya da engellemelere karşı daha
güçlü bir zemin oluşur.
Belediyelerin
kendi gelir kaynaklarını oluşturması ve kullanma yetkisi artar. Böylece,
merkezi hükümetin bütçeyi bir baskı aracı olarak kullanma pratiği zayıflar.
Belediyeler, kendi önceliklerine göre sosyal projeler geliştirme imkânı bulur.
Yerel karar
mekanizmaları, o bölgenin ekonomik ve toplumsal ihtiyaçlarına daha uygun
çözümler geliştirebilir. Tarım, turizm, çevre gibi alanlarda yerel
politikalarla istihdam artırılabilir.
Her ne kadar
Türkiye Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı imzalamış olsa da uygulamada
ciddi sorunlar vardır:
Merkeziyetçi
yönetim anlayışı, yerel karar alma süreçlerini bastırmaktadır.
KHK ile
görevden alma, seçilmiş yerel yöneticilerin halk iradesiyle bağını
koparmaktadır.
Kürt
meselesinin kriminalize edilmesi, yerel özerklik talebini güvenlikçi
politikalarla bastırma yönünde bir eğilim yaratmaktadır.
Bu durum,
sadece Kürt illerinde değil, tüm Türkiye’de demokratikleşme sürecini tıkayan
bir unsur hâline gelmiştir.
Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın çekincesiz ve etkili biçimde uygulanması,
yalnızca DEM Partili belediyelerin değil, Türkiye’deki tüm yerel yönetimlerin
güçlenmesini sağlayacaktır. Ancak bu uygulama, özellikle Kürt illerindeki
belediyeler açısından kültürel haklar, dilsel çoğulculuk, yerel kalkınma ve
demokratik temsiliyet gibi çok katmanlı faydalar doğuracaktır.
DEM
Parti’nin bu talebi, herhangi bir “ayrılık” arzusunun değil, demokratik toplum
düzenine geçişin bir aracıdır. Bu nedenle, yerel özerklik konusu Türkiye'nin
sadece Kürt meselesi değil, demokrasi sorunu olarak ele alınmalıdır.
Kaynaklar:
1-Avrupa
Konseyi: Avrupa Yerel Özyönetim Şartı (1985)
2-Türkiye
Cumhuriyeti Resmî Gazetesi, 9 Mayıs 1992, 21247 Sayılı Mükerrer Yayın
3-Gül, M.
(2019). Türkiye’de Yerel Yönetimlerde Demokratikleşme Sorunu. Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi.
4-DEM Parti
Seçim Bildirgeleri ve Program Belgeleri (2023)
5-Özdemir,
Arslan, Belediyelerde Halkla İlişkiler, Sınırsız Yayınları,2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder