“YKS’de Yüz Binler Sınava
Girmedi: Gençler Umudunu Yitiriyor”
2025-YKS
sonuçları açıklandı ve milyonlarca gencin yaşam rotasını etkileyecek kritik bir
dönem resmen başladı. Ancak bu veriler yalnızca sınav başarılarını değil; aynı
zamanda Türkiye’deki eğitim sisteminin niteliğini, derinleşen fırsat
eşitsizliklerini ve genç kuşakların geleceğe dair umutlarını da gözler önüne
seriyor. YKS, artık sadece bir sınav değil; sosyal adaletten psikolojik
dayanıklılığa, eğitim politikalarından toplumsal dönüşüme kadar pek çok boyutu
içinde barındıran çok katmanlı bir süreç haline gelmiş durumda.
2025 YKS’ye
2,5 milyondan fazla aday başvurdu. Ancak bu adayların önemli bir kısmı sınavın
ikinci ve üçüncü oturumları olan AYT ve YDT’ye katılmadı. Yüz binlerce adayın
başvurduğu halde sınavlara girmemesi, gençlerdeki motivasyon düşüklüğünü,
sistemden kopuşu veya sınav sürecine maddi-manevi erişim sorunlarını gözler
önüne seriyor.
Bu durum,
eğitim politikalarının gençlerin ihtiyaçlarına cevap vermediğini, ortaöğretim
düzeyinde sınava hazırlık desteğinin yetersiz olduğunu ve sosyoekonomik
eşitsizliklerin sınava katılımda doğrudan etkili olduğunu gösteriyor.
TYT Matematik
net ortalaması sadece 6; bu oran AYT Matematik’te de 6,79’a kadar çıkabiliyor.
Fen bilimleri testlerinde ise net ortalamaları 2-3 seviyelerinde seyrediyor. Bu
tablo, temel beceri eksikliği ile karşı karşıya olduğumuzu açıkça ortaya
koyuyor.
Öğrenciler
yalnızca işlemsel becerilerde değil; aynı zamanda okuduğunu anlama, yorumlama
ve analiz etme gibi bilişsel süreçlerde de zayıflar. Türkçe testinde bile
ortalama net 21 civarında kalmıştır. Bu sonuçlar, eğitim sistemimizin öğrenciyi
sadece sınava değil, yaşama da yeterince hazırlayamadığını göstermektedir.
Sınav
sonuçlarında 300–400 puan aralığında ciddi yığılmalar olduğu görülmektedir. Bu,
adayların sıralamalarında birbirine çok yakın olduğu anlamına gelir. Bu gibi
durumlarda tercih süreci hayati bir öneme sahiptir. Yanlış tercih yapan
öğrenciler, emeklerinin karşılığını alamayabilir veya istemedikleri bir bölümde
yıllarını geçirmek zorunda kalabilirler.
Bu nedenle
adayların, tercih sürecinde mutlaka bir uzmandan destek almaları, üniversite ve
bölüm tercihlerini sadece puanla değil; kişisel özellikleri, ilgileri ve
gelecek hedefleriyle birlikte değerlendirmeleri gerekmektedir.
Veriler,
başarıda belirgin farklılıkların olduğunu ve bu farkların yalnızca akademik
değil, sosyal ve ekonomik altyapıyla da ilişkili olduğunu göstermektedir.
Özellikle büyükşehirlerde özel destek alan öğrencilerle, dezavantajlı
bölgelerdeki kamu okullarında eğitim gören öğrenciler arasında büyük bir uçurum
oluşmuştur.
Bu tablo,
eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamadığını ve başarının giderek daha fazla
sınıfsal bir karakter kazandığını ortaya koyuyor. Dershane, özel okul, özel
ders gibi olanaklara ulaşamayan öğrenciler sistemde geride kalmakta, bu da
toplumsal adaletsizliklerin yeniden üretimine neden olmaktadır.
Çözüm Önerileri
Okullarda
etkili ve bireysel rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalı.
Ölçme ve değerlendirme
süreçleri beceri temelli hale getirilmeli.
Eğitimin
sadece sınav odaklı değil; eleştirel düşünme, problem çözme ve yaşam becerileri
üzerine kurulması sağlanmalı.
Devlet,
sosyoekonomik dezavantajlı bölgelerdeki öğrencileri sınava hazırlık sürecinde
özel programlarla desteklemeli.
Unutulmamalıdır
ki sınavdan çok tercihler geleceğinizi belirler. Yanlış tercih, yüksek puanları
dahi etkisiz kılabilir. Bu nedenle gençlerimize önerim; tercih döneminde yalnız
hareket etmeyin. Alanında uzman rehber öğretmenlerle görüşün, üniversiteleri
tanıyın, bölümlerin istihdam olanaklarını araştırın. Hayatınızın belki de en
önemli kararını verirken destek almaktan çekinmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder