Bu Blogda Ara

29.7.25

Sınav Odaklı Sistem Çözüm Değil, Sorunun Ta Kendisidir

“Sınavlar başarıyı değil, imkânları ölçüyor.”

2025-YKS verileri, Türkiye’deki eğitim sisteminin sınav merkezli yapısının artık sürdürülemez bir krize dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Temel Yeterlilik Testi (TYT) oturumuna başvuran 2 milyon 560 bin 649 adaydan 209 bin 8’i sınava hiç girmedi. Alan Yeterlilik Testi’nde (AYT) bu sayı 171 bin 117, Yabancı Dil Testi’nde (YDT) ise 59 bin 411 kişiye ulaştı. Bu rakamlar yalnızca “katılmayanlar”ı değil, aynı zamanda sistemden vazgeçen, umudunu kaybeden, belki de psikolojik olarak tükenmiş gençlerin sessiz çığlıklarını barındırıyor.

Dahası, TYT oturumunda sınavı geçersiz sayılan 244 kişinin, AYT'de 57, YDT’de ise 10 kişinin sınavı iptal edildi. Nedeni ne olursa olsun, sınavın teknik kurallarına takılan bu gençler için de sistem adil ve kapsayıcı değil.

Ama en çarpıcı veri, TYT’de sıfır çeken 41 bin öğrencinin olmasıdır. Bu sayı, yalnızca akademik eksiklikle açıklanamaz. Bu, aynı zamanda eğitimde fırsat eşitsizliğinin, yoksulluğun, öğretmen yetersizliğinin ve sistemsel bozukluğun sonucudur. Bu 41 bin öğrenci, sistemin sessiz kurbanlarıdır.

Ayrıca TYT’de yalnızca 1 öğrenci tam puan alabildi. 400 puan üstüne çıkan aday sayısı ise sadece 44 bin 193. Oysa 2023’te bu sayı 73 bin 371, 2024’te ise 74 bin 365 idi. Başarı istatistikleri ciddi biçimde düşerken, eğitim politikalarının hiçbir değişime uğramaması düşündürücüdür.

Üstelik bu yıl TYT barajı kaldırılmasaydı, 141 bin 177 kişi 160 puanın altında kalmış olacaktı. Barajın kaldırılması, sistemin başarısızlığına yama yapılması anlamına geliyor; çünkü bu durum başarıyı artırmıyor, yalnızca başarısızlığı istatistikten çıkarıyor.

Eğitim Sen’in de belirttiği gibi, sınav odaklı sistem, eğitimdeki yapısal sorunlara çare değil, sorunun ta kendisidir. Bugünkü sistem, öğrencileri bilimle, sanatla, eleştirel düşünceyle buluşturmak yerine, onları sadece test çözme becerisi üzerinden değerlendiren ve hayattan koparan bir yarışın içine itiyor. Bu yarışta sosyoekonomik olarak avantajlı olanlar öne geçerken, kırsalda ya da yoksulluk içinde eğitim gören öğrenciler sistemin dışına itiliyor.

Bu Sistem Neyi Ölçüyor?

Sınav sistemi neyi ölçüyor? Ezber gücünü mü, test pratiğini mi, özel ders alma imkânını mı? Eğitimin amacı bir bireyin tüm yönleriyle gelişmesini sağlamak olmalı. Ancak mevcut sistem, öğrencileri ölçmekle kalmıyor; aynı zamanda onları kategorize ediyor, değersizleştiriyor ve mutsuz bireyler haline getiriyor.

Sınava girmeyen, sıfır çeken ya da puanı düşen on binlerce öğrenciyi başarısız ilan etmek kolay. Asıl zor olan ise bu tabloyu doğuran sistemin yanlışlarını görüp değiştirmeye cesaret etmektir.

Ne Yapmalı?

Sınav odaklı sistemin yerine;

Bilimsel ve eleştirel düşünmeyi esas alan bir eğitim modeli,

Ölçme ve değerlendirme kriterlerinin çeşitlendiği çok boyutlu sistemler,

Psikolojik ve akademik rehberliğin güçlendirildiği okul yapıları,

Eğitimi kamusal bir hak olarak gören eşitlikçi politikalar getirilmelidir.

Türkiye’de eğitim, artık bir umut olmaktan çıkmış, bir korkuya, bir hayal kırıklığına dönüşmüştür. Bu tabloyu değiştirmek için yalnızca öğrencilere değil, eğitim politikası belirleyicilerine de sorumluluk düşmektedir.

2025 YKS verileri, sınav merkezli sistemin öğrencileri ne kadar dışlayıcı ve yorucu bir kıskaca aldığını gösteriyor. Bu sistem, başarıyı değil vazgeçmeyi teşvik ediyor. Artık köklü ve kamucu bir eğitim reformu kaçınılmazdır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder