"Kayıp
bir inancın sesi, rüzgârın bile uğramadığı dağlarda yankılanıyor; artık ne
dualar göğe ulaşıyor ne de geride çocukların adı kalıyor."
Ortadoğu’nun
kadim inanç topluluklarından biri olan Dürziler, yüzyıllardır hem dini
kimlikleri hem de toplumsal duruşları nedeniyle çeşitli dönemlerde baskı,
dışlanma ve saldırılara maruz kalmıştır. Bu tarihsel süreklilik, ne yazık ki
günümüzde de devam etmektedir. Özellikle Suriye’de iç savaşın yarattığı otorite
boşluklarından faydalanan silahlı çete grupları, son dönemde Süveyda ve
çevresindeki Dürzi yerleşimlerine yönelik sistematik saldırılar düzenlemekte,
sivil halka yönelik kaçırma, infaz ve tehdit eylemlerini artırmaktadır. Bu
saldırılar sadece bir mezhebe yönelik nefretin değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun
çokkültürlü yapısına karşı yürütülen yok edici politikaların da bir parçası
olarak okunmalıdır.
Dürzilik,
görünürlüğü sınırlı ancak tarihsel etkisi ve toplumsal direnci bakımından
dikkat çekici bir mezhep ve inanç sistemidir. 11. yüzyılda Mısır’da kurulan bu
inanç, günümüzde özellikle Lübnan, Suriye ve İsrail’de yaşayan yaklaşık bir
milyon insan tarafından sürdürülmektedir. Dürziler, kendilerini ne tamamen
Müslüman ne de başka bir dinin mensubu olarak tanımlar; onların inancı,
İslam’ın Şii İsmaili kolundan çıkmakla birlikte, felsefi, gnostik ve ezoterik
bir yapı taşır.
Dürzilik, 11.
yüzyılda Fatımi Halifesi el-Hâkim bi-Emrillah döneminde ortaya çıkmıştır.
Halife el-Hâkim'in ilahi nitelikler taşıdığına inanan bazı düşünürler,
özellikle Hamza bin Ali ve Muhammed ed-Darazî, bu inancı sistematize ederek
yeni bir öğreti oluşturmuştur. Ancak Dürziler, ed-Darazî’nin aşırıya kaçtığını
ve topluluğun esas kurucusunun Hamza bin Ali olduğunu kabul eder. Bu inanç
sistemi zamanla gizliliğe dayalı, ezoterik bir yapıya bürünmüş, kutsal
metinleri sadece inisiyelere açık hale getirilmiştir.
Dürzilik, beş
temel ilkeye dayanır: doğruluk, koruyuculuk, dürüstlük, tevazu ve ilahi birliği
anlama. Bu ilkeler, bireyin hem Tanrı’ya hem topluma karşı sorumluluğunu
tanımlar. Tanrı’nın doğrudan bilinemezliği, akıl yoluyla arayış ve ruhun
tenasüh yoluyla olgunlaşması, Dürzi metafiziğinin temel taşlarındandır. İslam,
Hristiyanlık, Yunan felsefesi, Hinduizm ve Gnostisizm'den izler taşıyan
Dürzilik, bu sentezci yapısıyla Ortadoğu’nun dinsel mozaiğinde özgün bir yer
edinir.
Dürzilik,
inanç esaslarını halka açık şekilde yaymaz. Dürziler, inisiyasyon sistemine
göre ikiye ayrılır: "uqqal" (akıllılar) ve "cuhhal"
(cehalet içindekiler). Sadece "uqqal" sınıfı dini metinlere
ulaşabilir. Bu kapalı yapı, inancı dış müdahalelerden korumuş, aynı zamanda
Dürzileri tarih boyunca içe kapanık ve korunmacı kılmıştır. Dışa kapalı yapısı
nedeniyle Dürzilik zaman zaman "gizli din", Dürziler ise "kapalı
toplum" olarak tanımlanmıştır.
Ortadoğu’daki
Dürziler, sayıca az olmalarına rağmen stratejik önem taşımaktadır. Lübnan’da
parlamentoda temsil edilir, ordu ve devlet kademelerinde aktif rol oynarlar.
İsrail’de Golan Tepeleri ‘nde ve Celile bölgesinde yaşayan Dürziler ise askeri
hizmete katılır ve toplumsal entegrasyon açısından özel bir konumdadır.
Suriye’de Dürzi nüfusu, özellikle Süveyda bölgesinde yoğunlaşmış olup, Esad
rejimiyle çeşitli dönemlerde pragmatik ilişkiler kurmuştur.
Dürzilerin
ortak özelliği, bulundukları ülkelerde azınlık olmalarına rağmen devletle
belirli ölçülerde iş birliği yaparak topluluklarını koruma stratejisi
geliştirmeleridir. Bu durum, Dürzilerin "gerçekçi ve pragmatik" bir
politik kimlik geliştirmelerine neden olmuştur.
Ortadoğu’da
mezhep savaşları, etnik çatışmalar ve kimlik krizlerinin yoğunlaştığı
dönemlerde, Dürziler genellikle tarafsızlık veya savunmacı bir politika
izlemişlerdir. Bu yaklaşım, onları hem çatışmaların dışında tutmuş hem de
varlıklarını sürdürme konusunda avantaj sağlamıştır. Ancak bu tutum, bazı
dönemlerde "ikircikli" ya da "dengeci" olarak da
eleştirilmiştir. Özellikle Lübnan İç Savaşı sırasında Dürzi lideri Velid
Canbolat'ın politikaları bu bağlamda dikkat çekicidir.
Dürziler,
kimliklerini sadece dini inançlar üzerinden değil, aynı zamanda dil, gelenek ve
coğrafya üzerinden de inşa etmişlerdir. Arapça konuşan Dürziler, Arap
milliyetçiliğiyle de zaman zaman bağ kurmuşlardır. Kadim köy yaşamı, kırsal
dayanışma ve cemaatçi yapı, onların modernleşme baskılarına karşı kolektif bir
direnç üretmesini sağlamıştır. Bu bağlamda, Dürzilik sadece bir inanç sistemi
değil, aynı zamanda bir toplumsal aidiyet ve kültürel direnç biçimidir.
Dürzilik,
Ortadoğu’nun gürültülü ve değişken dinamikleri içinde, sessiz ama istikrarlı
bir varoluş modeli sunar. Ne geniş kitlelere yayılmak gibi bir iddiası vardır
ne de misyonerlik faaliyeti yürütür. Ancak bu dar çerçeve içinde, tarihsel
devamlılık, kültürel direniş ve politik ayakta kalma becerisi, Dürziliği
Ortadoğu’nun en özgün ve direngen inanç sistemlerinden biri haline getirir. Bu
nedenle Dürzilik, sadece teolojik bir fenomen değil, aynı zamanda sosyolojik,
kültürel ve siyasal bir olgudur.
Kaynakça
Özdemir,Arslan,Ortadoğu
Rönesansı,Sınırsız Yayınları,2013,Ankara
Yorumlar
Yorum Gönder