“Diyarbakır’ın surları ne kadar sağlam ise, çocuklarının
eğitimi de o kadar güçlü olmalıdır.”
Yeni eğitim-öğretim yılı başlıyor. 8 Eylül’de Diyarbakır’da
binlerce öğrenci okula dönecek. İl Milli Eğitim Müdürlüğü “hazırız” diyor. Ama
gerçek tabloya yakından bakınca bu sözün kâğıt üzerinde kaldığını görüyoruz.
Köylerde hâlâ yetersiz, rutubetli sınıflarda eğitim görmeye
çalışan çocuklar var. Şehir merkezinde bazı sınıflar 40-50 kişilik. Böyle bir
ortamda öğretmen nasıl bireysel destek sunacak? Hazırlık denilen şey, sıraları
boyayıp açılış günü tören yapmakla sınırlı kalıyor.
Diyarbakır’ın en derin eğitim sorunlarından biri dil.
Binlerce çocuk evde Kürtçe konuşuyor, ama okul kapısından içeri adım attığı
anda anadili yok sayılıyor. Bu, öğrencinin daha ilk günden eğitimle arasına
mesafe koyuyor. Anadilde destek olmadan sağlıklı bir öğrenme süreci mümkün
değil.
Bir başka gerçek: Göç çocukları. Çatışma ve yoksulluk
yüzünden kente gelen yüzlerce çocuk hâlâ eğitime erişemiyor. Kimisi tekstil
atölyelerinde, kimisi sokakta çalışıyor. Onlar için özel bir uyum programı
geliştirilmediği sürece her yıl sistemin dışında kalacaklar.
Ekonomik koşullar da eğitimin önündeki en büyük engellerden
biri. Sabah kahvaltısını yapamadan derse giren, servis parasını bulamayan
çocukların sayısı az değil. Ücretsiz yemek desteği hâlâ tüm öğrencilere
ulaşmıyor. Karnı aç bir öğrenciden başarı beklemek, eğitimde
samimiyetsizliktir.
Pansiyonlar ise ayrı bir sorun alanı. Kırsaldan gelen
öğrenciler için tek seçenek olan pansiyonlarda hijyen, beslenme ve güvenlik
eksiklikleri yıllardır çözülemedi. Veliler mecburen çocuklarını gönderiyor,
yetkililer ise pansiyonları “hazır” diye sunuyor.
Ve en çok unutulan kesim: öğretmenler ve özellikle özel
sektör öğretmenleri.
Düşük maaşlarla geçim mücadelesi veriyorlar.
Kalabalık sınıflarda nefes almadan ders işliyorlar.
Velilerin baskısıyla not şişirmeye zorlanıyorlar.
Psikolojik danışman yetersizliği yüzünden sınıfta her sorunu
kendi başlarına çözmeye çalışıyorlar.
Ataması yapılmamış binlerce öğretmen ise işsiz, umutla sıra
bekliyor.
Bu koşullarda Diyarbakır eğitimine gerçekten “hazır”
diyebilir miyiz?
Çözüm Önerileri
Kürtçe ve diğer dillerde anadil desteği sağlanmalı, öğrencinin
kendini ifade etmesi kolaylaştırılmalı.
Tüm öğrencilere ücretsiz öğle yemeği verilerek açlık
nedeniyle eğitimden kopmalar önlenmeli.
Yatılı okullarda hijyen, beslenme ve güvenlik standartları
yükseltilmeli.
Her okulda psikolojik danışman ve sosyal hizmet uzmanı
görevlendirilmeli; öğretmen maaşları ve çalışma koşulları iyileştirilmeli.
Dil desteği ve uyum projeleriyle göç çocukları eğitim
sistemine dahil edilmeli.
Yeni okul inşaatlarıyla kalabalık sınıflar makul sayıya
düşürülmeli.
Kısacası, eğitimde hazırlık sadece boya badana yapmak değildir.
Hazırlık, her öğrenciyi eşit görmek, öğretmeni desteklemek, yoksul çocuğa sahip
çıkmaktır. Eğer bunlar yapılmazsa, Diyarbakır’daki eğitim yılı bir kez daha
umutla başlayıp hayal kırıklığıyla bitecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder