“Yol hakkı, insan hakkıdır; saygı
göstermek medeniyetin ölçüsüdür.”
Diyarbakır’da
son yıllarda en çok şikâyet edilen konulardan biri hiç kuşkusuz trafik
meselesidir. Özellikle mesai çıkış saatlerinde kent adeta kilitlenmekte,
araçlar arasında sıkışan yayalar ise büyük bir riskle karşı karşıya
kalmaktadır. Sorunun kaynağı yalnızca araç sayısının fazlalığı değil, aynı
zamanda trafik kültürünün zayıflığı ve toplumsal saygı eksikliğidir.
Trafikte en
belirgin sorunlardan biri yol hakkı bilincinin olmayışıdır. Araç sürücüleri,
kuralların öngördüğü öncelik sırasına uymak yerine “önce ben gideyim”
mantığıyla hareket etmekte, bu da kavşaklarda, dar sokaklarda ve ana arterlerde
büyük kaos yaratmaktadır. Ne yazık ki bu “önce ben” anlayışı, toplumsal yaşamın
diğer alanlarına da yansıyan bireyselcilik ve tahammülsüzlüğün trafikteki
görünümüdür.
Yanlış yapan
sürücüyü uyarmak çoğu zaman yeni sorunların kaynağı olmaktadır. Uyarı
karşısında özür dilemek yerine şiddet dolu tepkiler vermek, trafikteki
gerginliği daha da artırmaktadır. Bu da bir başka toplumsal gerçeğe, yani
şiddetin gündelik yaşamın sıradan bir dili haline gelmesine işaret etmektedir.
En ciddi
sorunlardan biri de yayaların maruz kaldığı tehlikedir. Yaya geçitleri çoğu
zaman işlevsizdir; araç sürücüleri yayaların geçiş hakkını tanımamakta, hatta
kimi zaman yayaların üzerine doğru araç sürmektedir. Bu durum, yayaların
güvenliği için büyük bir tehdit oluşturmakta ve kenti yürüyerek dolaşmayı
cesaret isteyen bir eylem haline getirmektedir. Son yıllarda artan yaya çarpma
vakaları, trafik düzeninin yalnızca araç odaklı işlediğini göstermektedir.
Yayalara
öncelik tanımak bir “lütuf” değil, uluslararası trafik standartlarının ve
Türkiye’de yürürlükteki kanunların açık bir gereğidir. Ancak Diyarbakır’da çoğu
sürücü bu hakkı yok saymakta, üstelik kendisini haklı görmektedir.
Çözüm
İçin Ne Yapılmalı?
Trafik
keşmekeşini yalnızca “araç yoğunluğu” ile açıklamak eksik olur. Sorun, aynı
zamanda trafik eğitimi, toplumsal saygı ve hukukun uygulanması ile ilgilidir.
Ehliyet alım
süreçlerinin daha ciddi hale getirilmesi, sürücülere yalnızca araç kullanmayı
değil, aynı zamanda trafik kültürünü de öğretmesi gerekir.
Yaya
geçitlerinde araçların kurallara uyup uymadığının sürekli denetlenmesi,
ihlallerin caydırıcı cezalarla karşılanması önemlidir.
Trafikteki
davranış biçimi, aslında toplumun genel kültürünü yansıtır. Diyarbakır’da daha
saygılı ve dayanışmacı bir trafik düzeni, ancak toplumsal ilişkilerdeki saygı
ve hoşgörü kültürünün güçlenmesiyle mümkün olabilir.
Diyarbakır’da
trafik, gün geçtikçe daha çekilmez bir hal almaktadır. Bu durum yalnızca
bireysel bir şikâyet konusu değil, aynı zamanda toplumsal yaşamı doğrudan
etkileyen ciddi bir sorundur. Çünkü trafik yalnızca araçların hareket ettiği
bir alan değil, aynı zamanda insanların birbirine karşı davranış biçimlerini de
gösteren bir toplumsal sahnedir. Kuralsızlık, saygısızlık ve tahammülsüzlük,
trafikte görünür hale gelerek kent yaşamının geneline de sirayet etmektedir.
Eğer bu gidişat değişmezse Diyarbakır’da ulaşım sadece zaman kaybı ve stres
kaynağı olmakla kalmayacak, aynı zamanda kentteki sosyal ilişkilerin
kalitesini, insanların birbirine duyduğu güveni ve toplumsal huzuru da olumsuz
yönde etkilemeye devam edecektir. Bu nedenle çözüm için hem kurumların
sorumluluklarını ciddiyetle yerine getirmesi, yani etkin denetim ve
düzenlemeleri kararlılıkla uygulaması, hem de bireylerin günlük yaşamda
birbirine saygı göstermeyi temel bir ilke haline getirmesi büyük önem
taşımaktadır. Ancak bu şekilde trafik, Diyarbakır’da yaşam kalitesini düşüren
bir kısır döngü olmaktan çıkarılıp, düzenli, güvenli ve herkes için daha
yaşanabilir bir hale dönüştürülebilir.

Yorumlar
Yorum Gönder