“Rojin, bu halkın vicdanında asla
unutulmayacak bir çığlığın adıdır.”
Rojin
Kabaiş’in hikâyesi, bir genç kadının ölümünden çok daha fazlasıdır. O, Van
Gölü’nde “intihar ederek boğuldu” denilerek üzeri kapatılmak istenen, fakat
otopsi raporunda vücudunda iki farklı erkek DNA’sı tespit edilen bir üniversite
öğrencisidir. Rojin’in ölümü, yalnızca bir genç kadının değil, adaletin de suda
boğulmaya çalışıldığı bir vakadır.
Rojin,
geleceğe umutla bakan, okuyan, üreten bir genç kadındı. Derslerine özen
gösteren, ailesinin gururu olan bir genç kadındı. Hayat dolu bir gülüşü,
kendine özgü hayalleri vardı. Oysa şimdi Rojin’in adı, adaletsizliğin,
ihmalkârlığın ve toplumsal sessizliğin simgesi haline geldi.
“İntihar
etti” denilerek kapatılmak istenen bu dosya, aslında hepimize yöneltilmiş acı
bir sorudur:
Gerçeği
görmezden gelmeye devam mı edeceğiz, yoksa sessizliği yırtıp adaletin sesi mi
olacağız?
Bu ülkede her
susturulan kadın, her karanlıkta kalan ölüm, başka bir kadının yaşam hakkını
biraz daha eksiltir. Rojin’in ölümünü “intihar” diyerek geçiştirmek, yalnızca
gerçeği değil, vicdanı da öldürmektir. Çünkü bir toplum, kadınlarının can
güvenliğini sağlayamıyorsa; o toplumda hiçbir adalet duygusu gerçek anlamda
yaşamıyordur.
Rojin Kabaiş
davası bir halkın davasıdır.
Bu davanın
aydınlanması, bir halkın aklanmasıdır. Çünkü bir toplumun onuru, adalet
arayışındaki kararlılığıyla ölçülür.
Susarsak,
hepimiz bu suçun ortağı sayılırız.
Rojin Kabaiş
dosyası, sadece bir adli evrak değil; bir toplumun vicdanını sınayan bir
aynadır. Eğer bu olay faili meçhul kalırsa, bu toplumun alnında kara bir leke
olarak kalacaktır. Bu dava, sadece bir genç kadının değil; bütün bir halkın,
özellikle kadınların yaşam hakkının, güvenliğinin ve onurunun davasıdır.
Bugün Rojin’e
sahip çıkmak, yarın hiçbir kadının benzer bir akıbete uğramaması için verilen
bir mücadeledir. Çünkü adaletin olmadığı bir toplumda hiçbirimizin geleceği
güvende değildir.
Rojin’in
ailesi aylardır sessizliği delen bir çığlık gibi “adalet” diyor. Bu çığlık,
sadece bir babanın değil, bütün annelerin ve babaların, bütün kadınların ortak
sesidir.
Rojin’in
bedeninde bulunan iki DNA izi, bu ülkenin hafızasına kazınmış bir utançtır. Bu
izler bize hâlâ bir şeyler anlatıyor: Birileri gerçeği saklıyor.
Ama ne kadar
saklanırsa saklansın, adaletin bir gün mutlaka konuşacağına inanıyoruz. Çünkü
adalet, ancak sessizlik duvarlarını yıktığımızda nefes alabilir.
Hepimizin
insanlık görevi, Rojin Kabaiş’in dosyasının karanlıkta kalmaması için ses
çıkarmaktır. Adalet istemek, yalnızca bir hak değil; bir vicdan borcudur.
Bu borcu
yerine getirmek, Rojin’e, onun ailesine, bu toplumun bütün kadınlarına karşı
ahlaki bir sorumluluktur.
Rojin Kabaiş
için adalet aramak, sadece bir ailenin değil, bütün kadınlarımızın geleceğine
sahip çıkmaktır. Çünkü Rojin’in hikâyesi, bir toplumun nereye baktığını değil,
nereden kaçtığını gösteriyor.
Ve artık
kaçamayız. Çünkü Rojin hepimizin kızıdır, kardeşidir, vicdanıdır.
Bir halkın
sessizliği, adaletin mezarı olur. Ama bir halkın sesi, karanlıkları yırtar.
Bugün o sesi
yükseltme zamanı.
Rojin için, adalet
için, geleceğimiz için.
Rojin
Kabaiş’in adı, bu ülkenin belleğinde bir utanç olarak değil, bir uyanışın
sembolü olarak kalmalıdır. Her sessizlik, bir suçun üzerini örter; her ses ise
karanlığı deler.
Bugün
bu yazıyı okuyan herkesin önünde iki yol var:
Ya
gözlerini kapatıp unutacak, ya da Rojin’in adını adaletin ışığına dönüştürecek.
Unutmayalım
— Rojin’in susturulan sesi, biz konuştuğumuz sürece yankılanacak.
Ve biz susmayacağız.
#RojinİçinAdalet
#RojinKabaiş
#SessizliğiYırtmanınZamanı
#Adaletİstiyoruz
#KadınCinayetleriPolitiktir
#AdaletSusmaz
#RojinİçinSusma
#RojinHepimizinKızıdır
#BuÜlkedeAdaletİstiyoruz
#RojinUnutulmayacak

Yorumlar
Yorum Gönder